(Eğer ADSL bağlantınız varsa, on beş yirmi saniye sonra fonda Bach’ın La Minör keman konçertosu çalmaya başlayacak)

 

 

 

Hani bazen soğuk, dişlere keman çaldırır ya;

bazen de sevgi, telli dişlere keman çaldırabilir.

 

 

** ** **

Bir muayenehanenin bekleme salonunda bekliyorsunuz.

 

İçeriden şu anda dinlediğiniz keman konçertosu duyulurken

ve az sonra yanınıza dişleri telli bir kız gelip,

elindeki kemanıyla size: “Geçmiş olsun…” derken,

 

neler hissedeceğinizi tahmin edebiliyorum.

 

** ** **

 

İçeride hasta bakıyorum. Koltuktaki dişleri telli turna, on beş yaşındaki sevgili Bensu Ünsal. Hacettepe Üniversitesi, Devlet Konservatuarı - Lise 2 öğrencisi. Masanın yanında babası Abidin Ünsal ve sandalyenin üzerinde de bir keman duruyor.

 

- Çalar mısın?

 

- Çalarım…

 

Babası hayretler içerisinde; çünkü bu yanıtı bugüne kadar akraba, eş dost dahil olmak üzere hiçbir keyfi “Çalar mısın?”a, “Çalarım…” yanıtı vermemiş Bensu veriyor.

 

Ve çok özel dinleti başlıyor. Bütün teller ahenkle titreşirken,

perdem, masamın üstü, ben taşınıncaya kadar hep orada kalacak notalarla doluyor.

Konser bittiğinde bir doktor olarak hastamı değil, bir müzik hastası olarak doktorumu kucaklayıp öpüyorum.

 

** ** **

 Bir iş gününün sonunda masamda kahve içiyorum.

 

Güneş bile evine gitmişken,

bir başına bu satırları yazarken

ve tekrar, tekrar aynı kemanı dinlerken,

 

neler hissettiğimi tahmin edebiliyor musunuz?

 

** ** **

 

 

 

düş hekimi yalçın ergir - http://www.ergir.com

 

8 nisan 2008