|
AY IŞIĞI GÖLGESİYLE
Lisedeyiz; Hamdi Akan'la hep Kızılay'a kadar itiş, kakış yürüyerek geliyoruz.
Mutlaka Soysal Han'ın alt katındaki, hep en son plakları getirten Tansel'in rakibi Cemil Plak'a da bakıyoruz.
Ve Tubular Bells ile, Mike Oldfield ile ilk kez orada tanışıyoruz. Hamdi plağını alıyor, ben de plağı Grundig makaralı teybime çekiyorum, evlerimizde, tavana kadar posterler yapıştırılmış odalarımızda bir Tubular Bells'dir gidiyor.
O sırada 17 yaşında olan Mike Oldfield'in bu albümü 250 hafta İngiltere plak listelerinde kalıyor ve günümüze kadar on altı milyon adet satılıyor.
Mike Oldfield'in daha sonraki bütün albümlerini, onun bir manyak olduğunu hep ilk defa anlamışım gibi dinliyorum.
2009 yılında, yeni çıkarttığı ilk klasik müzik albümü "Music Of The Spheres" CD'sini alıyorum.
Klasik müzik, ruhumun müzik yelpazesinin ilk dilimini oluşturmasa da şimdi evimde, tavana kadar posterler yapıştırılmış odalarımda "Music of the Spheres"dir gidiyor ve bindirdiği vatoz şekilli ışık uçurtmasıyla küreler arası yolculuklara çıkıyor, vardığım limanlarda "Kürelerin Müziği"ni yazmak zorunda kalıyorum.
Ve yazarken Mike Oldfield'in solar rüzgarlarla dolu aşklarını da ilgiyle okuyorum.
Bir gün süren ilk evliliğini, ardından bir daha evlenip 3 çocuğu oluşunu, ardından bir daha evlenip 2 çocuğu oluşunu, sonunda bu fırtınalarıyla tabii ki yalnız kalıp dünya çapında bir müzisyenken bir pazar gazetesinin "Yalnız Kalpler Bölümü"ne ilan vererek arkadaş arayışını, rumuzuna yanıt veren bir dul hanımla iki aylık arkadaşlığını ve artık dibe vurmak üzereyken kendisinden 24 yaş küçük Fanny'le tanışmasını, ona köpekler gibi aşık olup sürünmesini, sonunda 2003 yılında onunla evlenebilip 2 çocuklarının oluşunu,
nihayet kalbinin aynasını bulunca da, sanki Tubular Bells'in olgunlaşıp klasikleşmiş hali olan muhteşem "Music Of The Spheres"i çıkartışını okurken, sanki uzun yıllardır görmediğim bir dosta sorulmuş:
- Peki hiç aşık oldun mu?.. sorusuna, bir çırpıda yanıt alıyorum.
Bu arada "2001, A Space Odyssey"e tarifsiz tutkunun dışında bir ortak noktayı: motosikletlerimizin aynı olduğunu, motora atlayıp alıp başını gitmelerden nasıl heyecan duyduğunu, motora binerken aklına nasıl besteler geldiğini öğrenmekten de çok mutlu oluyorum.
"Tribe" ve "Amazon", Dünya'nın en bakir yörelerinin, keşfedilmemiş insanlarının kabile yaşamlarına ortak olan Bruce Parry'nin Discovery Channel ve BBC için yaptığı dizilerdir.
Geçtiğimiz aylarda bu dizilerin müzikleri "Songs For Survival" adıyla double-albüm olarak piyasaya çıkmıştır.
Mike Oldfield'den, Yusuf Islam'a, A-ha'dan, Coldplay'e kadar pek çok şarkıcı ve grup sadece bu albüm için özel şarkılar yapmışlardır.
Ve Mike Oldfield'in bu albüm için yaptığı, "keşke bir gün gidebilsem diyarları"ndan Solomon Adaları'nın Anuta'sı için şarkıyı, ne hoştur ki sevgili kızı Molly Oldfield ile birlikte yapmıştır.
Aşağıda D&R'dan elimde "Music of the Spheres" CD'si ile çıkmamı takip eden, hiç görmediğim dostum Mike Oldfield'i yazma dönemimde takılıp kaldığım, sürekli izlediğim, uzun yürüyüşlerde sürekli dinlediğim bir "mavi ay dönemi" bestesi var:
Moonlight Shadow.
Bakalım siz de aynı Ay ışığı gölgesiyle, içinizdeki aynı uzaklara gidecek misiniz?
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
|
|