fonda çalan: house of the rising sun - peppino_d'agostino
sayfa internet explorer ile açılırsa dinlenebilir
(hatta, n'oolur internet explorer ile açıp dinler misiniz?)
DOĞAN GÜNEŞİN OFİSİ
... Madde 4: Apartmanımızın 1 Numaralı dairesinin, apartmanın yan bahçesindeki demir korkulukları balyozla kırdığı için kınanmasına....
Bir zamanlar apartman yönetim kurulunda resmen böyle bir karar alınmıştı. Çünkü kimseye danışmadan iki apartman arasında - bel hizasındaki demir korkulukların, sanki "bir çocuk düşerse karnına saplansın" diye yapılmış sipsivri uçlarını balyozla teker teker kırmıştım.
Zaten sabıkalıydım. Daha önce de kapıma seksek çizip apartmanın ortak kullanım alanına tecavüz etmiştim.
Hele kapıcı dairesine kadar inen sıvası dökük, Lübnan iç savaşından çıkmış gibi duran merdiven duvarını masmavi boyayıp üzerine de fosforlu yıldızlar yapıştırınca "orayı pavyona çevirmiştim".
Yan taraftaki çamur alana ağaçlar diktiğimde, yönetici: "kimin parasıyla sulanacak bunlar?" diye kapıma dikilmiş, aradan geçen yıllarda bir yönetim kurulu toplantısında: - Yalçın'ın diktiği ağaçtan gelen arı torunumu soktu... muhabbeti yapılmıştı.
Hatta yandaki çamurlu alana karolar getirdiğimde "adım aralığında koymamış", ağaçları da eğri dikmiştim.
Ben çok üzdüm sevgili apartmanımı.
Bir ara kocaman bir Saint Bernard köpeğim vardı: Minik. Yan bahçede inek besler gibiydim. Daha sonra Minik ölünce, kocaman şişme havuzdaki ördek Paytak'ı konuk etmiştim.
Otomatik ışık sensorları henüz yaygın değilken, apartmanın kapısına kimseye danışmadan monte ettiğim sensor hala çalışsa da, insanlar girişe astığım kocaman saate bakarak evlerinden çıksa da, lüzumsuz postaları, broşürleri rengarenk boyayıp koyduğum çöp tenekesine atsalar da, kapımı: - Sizin müzik sesinizden çay bardakları zangırdıyor, toplantı yapamıyoruz, lütfen biraz kısar mısınız?... gibi şikayetlerle çaldıracak suçlarımın farkındayım.
Ve az önce bir hata daha yapıp rahatladım.
Dairemin kapısına, Bilim ve Teknik Dergisi'nin bu ayki sayısında verdiği "Güneş Sistemi Afişi"ni asıp burayı "Doğan Güneş'in Evi"ne çevirdim. Afişin yüksekliğini de içindeki muhteşem bilgileri çocuklar okuyabilsin diye onların göz seviyesine göre ayarladım.
Şimdi gecenin bu saatinde parmaklarımın ucuna basarak çıksam da, kaçınılmaz olarak yan taraftaki motorumun gümbürtüsüyle komşuları yataklarından zıplatıp, çın çın çınlayan kulaklarımla eve gideceğim.
Biliyorum, doğuştan suçluyum;
ama elimde değil, özür dilerim...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
|