2001 yılının bir şubat gecesi daha sonra 2. kitabımda yer alacak aşağıdaki satırları yazmıştım, aynı masada, aynı ekrana baka baka, aynı duygularla:
SEVGİLİLER GECESİ
Ben geldim.
Sana yıldızlar huzurunda yemin etmeye gelmedim. Sana kalpli çikolatalar falan da getirmedim. Param vardı; tam da yolumun üzerindeydi ama getirmedim işte.
Bugün özel olarak berbere gidip sinek kaydı tıraş da olmadım. İşte o nefti yeşil, dondurma lekeli kazağımla karşındayım.
Evet yanılmadın; bu akşam yemeği Hilton’da yemeyeceğiz. Bu akşam; Robert de Niro’nun “Taksi Şoförü” filminde, ilk defa buluştuğu Cybill Shephard’i porno filme götürmesi gibi; ben de seni, Maltepe’deki tükürük köftecisi Ferit’e götüreceğim.
Çıkışta taksiye binip; “çek oğlum Çankaya’ya” diyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Seninle yürüye yürüye Kızılay’a gideceğiz. Umarım bu akşam hava çok soğuk olur, sen de çok üşürsün.
Kumrular Sokak’dan kabak çekirdeği alır, Güven Park’a gideriz. O kocaman çatık kaşlı heykellerin önüne oturur, ayaklarımızı sallarız. Hem belki daha da üşürsün.
Orada birbirimize “yarın” neler yapacağımızı anlatırız. Abartacağımızı biliyorum ama yine de yarın yapmaya çalışırız birbirimize anlattıklarımızı.
Çok üşürsen metroya biner Batıkent’e gider, döneriz. Umarım vagonların en önü boştur. Yollar altından geçtikçe muhteşem keyif alacaksın. Gülme hemen, gerçekten ciddi söylüyorum.
Dönüşte, sana bugüne kadar hiç anlatmadığım bir hikaye anlatacağım. “Olmaz böyle şey” diyeceksin. Yarın da çalış çalışabilirsen. Yarın patronun olmak istemezdim.
Ne alakası var diyeceksin ama; evine döndüğümüzde, üzerimizde kocaman bir “Uzay İstasyonu” inşaatı devam ediyor olacak. Bu inşaat olağanüstü bir şey; n’apayım, bu ara aklımdan hiç çıkmıyor.
Belki sen hazırlanırken ben onların sayfasına şöyle kısacık bir bakar; bilgisayarını hemen kapatırım.
Ondan sonra da yatarız. Uyuyakalmayacağım söz! Bu sefer gerçekten söz ama.
Evet, yarın sabahın köründe sen kalkmadan Eymir Gölü’ne gideceğim; termosumu şuraya koyuyorum.
Bu akşam sadece yanında olabilmek için geldim.
Seni doya doya öpmeye, tenini koklamaya geldim.
Seni o kadar çok seviyorum ki
seni hayal kırıklığına uğratmaktan o kadar korkuyorum ki
sana olduğum gibi geldim.
düş hekimi yalçın ergir (sahi, bugün ayın kaçıydı?)
** ** **
Daha sonra da bu Güven Park'ta oturma işinde, 2004 yılının bir kasım gecesi daha sonra 5. kitabımda yer alacak aşağıdaki satırları yazmıştım, aynı masada, aynı ekrana baka baka, aynı duygularla: http://www.ergir.com/gidenlere.htm
Daha sonra da bu Güven Park'ta oturma işinde, 2009 yılının bir temmuz gecesi daha sonra 7. kitabımda yer alacak aşağıdaki satırları yazmıştım, aynı masada, aynı ekrana baka baka, aynı duygularla, işleyen tarafın ışıldadığı rayların üzerinde yürünmüş bir günün gecesinde olduğu gibi: http://www.ergir.com/2009/taklaci_guvercin.htm
Daha sonra da hep olacağı, aynı masada, aynı ekrana baka baka, aynı duygularla, daha sonra da hep yazılacağı gibi...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
|