inanmak için neden
Reason To Believe (defalarca dinlemek yasak olmayabilir) |
seni yeterince uzun dinleseydim tüm bunların doğru olduğuna inanmak için bir yol bulurdum ben ağlarken asık suratla yalan söylediğini bilirken hala inanmak için bir neden arıyorum
senin gibi birisi, eksikliğinde yaşamı zorlaştırır bir başkasıyla senin gibisi birisi, vermeyi kolaylaştırır kendimi hiç düşünmeden
sana fikrimi değiştirmek için zaman verseydim tüm geçmişi geride bırakmaya çalışırdım ben ağlarken asık suratla yalan söylediğini bilirken hala inanmak için bir neden arıyorum
senin gibi birisi, eksikliğinde yaşamı kolaylaştırır bir başkasıyla senin gibisi birisi, vermeyi zorlaştırır kendimi hiç düşünmeden
seni yeterince uzun dinleseydim tüm bunların doğru olduğuna inanmak için bir yol bulurdum ben ağlarken asık suratla yalan söylediğini bilirken hala inanmak için bir neden arıyorum hala inanmak için bir neden arıyorum hala inanmak için bir neden arıyorum
rod stewart (çev.: düş hekimi) ** ** **
Kızılay'a doğru yürümüyorum - bir Hovercraft gibi uçuyorum. Kulağımda on yüz bin milyonuncu defa Rod Stewart'ın "inanmak için neden"i, o sürati kaldırım kaldıramayacağı için asfalttan gidiyorum.
İçimde müthiş bir coşku, bini bir para, bin bir plan varken ve büyükşehrin toplardamarında, küçük dolaşımıma:
"sana fikrimi değiştirmek için zaman verseydim tüm geçmişi geride bırakmaya çalışırdım..."
karışırken, kollarımı iki yana açıp, gözlerimi kapatıp, yüksek sesle söylememek için kendimi zor tutarken, yine farkına varıyorum.
Yıllar önce de, yine bu yoldan aşağılara uçarken, ama kaldırımda yürüyebilir, yoldaki Doğan görünümlü Şahin'leri sollarken ve mp3-çalarımdan değil, kapağı lastik bantlı walkmanimden yine Rod Amca'yı dinlerken, belki turuncu olmayan bir tişört, ama aynı beden blucin üzerimde, yine kan ter içindeyken, içimden petrol gibi fışkıran o anki aşkı paylaşabilmek için, o zaman da nasıl yanıp tutuştuğumu anımsıyorum.
Ama bir cep telefonunun ancak Beta Video kasetlerdeki bilim kurgu filmlerinde olduğu dönemlerde, bu duyguları paylaşabileceklerin daha çok, ulaşabilmenin daha kolay olduğunu düşünüyorum.
250 telefon hafızalı SIM kartımda, o an, o ortamda aranmaktan mutlu olacak,
o çok sevmişin, o çaresizin: "yalan bile olsa bana bir çıkış kapısı ver, çünkü senin gibi birisi, eksikliğinde yaşamı zorlaştırır"
yalvarışının, içimde tetiklediği depremi paylaşacak bir isim bulamıyorum.
Ve bin birinci kere hüzünle, bunları paylaşabildiklerimin çoktaaan yüksek hızlı trenlere binip, uzak istasyonlara gittiklerini fark ediyorum.
Bir şarkıyı edinmenin, o şarkının yerini kasette bulup dinleyebilmenin bile zahmetli olduğunu dönemlerde de, uykusuz girilmiş sınavların, bağcı döven başvuruların, kurulacak mütevazı yuvaların nasıl yaman bir çaba gerektirdiğini, sevgi'lilerin o zaman da bolluk içinde yüzmediklerini, ağlanacak çok konunun dünya kurulduğundan beri var olduğunu biliyorum.
Ve korkuyorum; herkes çekip gitmiş, ben de burada unutulmuş, bir başıma kalmışım gibi hissediyorum. Yolda annesiyle yürürken bir kediye dalmış, başını kaldırdığında kaybolduğunu fark etmiş çocuk gibi oluyorum.
Ve koşuyorum; gelecekte kavuşacakmış gibi duran rayların üzerine dizilmiş bozuk paraları eziyorum.
Ve içimde değişmez coşku, eksilmez enerji, sonsuz paylaşma isteği, tüm geçmiş geride kalmışken, ne "bir neden"i - ne bir "neden?"i - beni bırakmış, çoook ilerideki istasyonlara varmış bir bedeni, eksikliğinde yaşamın çok zor olduğu sevgi'yi arıyorum...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
|