fonda çalan: sabah yıldızı/ belkıs özener

(ActiveX denetimlerinin çalışmasına izin vermeniz gerekebilir)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ercan Deva

Zaman Makinesinde Geçmişe Yolculuk...

http://www.sorgunpostasi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=6563&Itemid=43

 

Cuma, 30 Ekim 2009

 

Filmin adını da başrol oyuncusunun adını da hatırlamıyorum. Ama, zamana yolculuğu konu alan ve geçmişle gelecek arasında yolculuğu konu alan filmin zihnimde bıraktığı iz tazeliğini koruyor.

 

Mesleği diş hekimliği olan ancak kendisinin “Düş Hekimi” diye anılmasını isteyen Yalçın Ergir’ i bugüne kadar tanımadığım için inanın kendime kızdım. Böylesine hassas, coşku dolu ve güzel bir insanı neden daha önce tanımadım diye hayıflandım.

 

Ama, Namık Kemal İlkokulu’nda sınıf mümessilimiz olan sevgili Müberra’nın (Ekemen) adı “karabela” lakaplı sevgili Mehmet’i (Yalvaç) ararken, yanlışlıkla bana ettiği telefon sayesinde hem Yalçın Ergir’i, hem billur sesli Leyla’yı izleme fırsatını yakaladım.

Aradan kaç yıl geçti, net hatırlamıyorum, ama belki yirmi, belki de otuz yıldan sonra DTCF’nin Farabi Salonu’na kız kardeşim Ergül’le birlikte gittim.

 

Eseri düş hekimi Yalçın Ergir yazmıştı. Reji Leyla Çolakoğlu. Piyano ve düzenlemeleri Bilgehan Erten yapmıştı. Işık tasarımı Tahsin Çetin, ses düzeni Uzay Özhan, görüntü teknisyeni ise Ali Karaköse’ydi.

 

Bu eserin DTCF’de sunulmasında Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, Prof. Dr. Gülay Kurtay ve Hale Alanson’un destekleri vardı.

 

“Bir Varmış Bir Yokmuş” deyişiyle adeta bir masal üslubu içinde anlatılan 1950 ve 60’ların çocukları ve o dönemin mahalle yaşamından kesitler gerçekten çok etkileyiciydi. İzleyenlerde kelimenin tam anlamıyla bir duygu yoğunluğu yaşattı.

 

Çelik çomaktan, açık hava sinemalarından, silik seksek çizgilerine… yakan toptan, mantarlı gazoz kapaklarına kadar unutulmayacak anılar… Taşlarda kurulan kalelerde yapılan kıran kırana maçlarda üstten giden şutun gol olup olmadığına mahallenin kabadayısının karar vermesi… Büyük Sinema’da film koptuğunda önce “makinist” diye bağırmalar ve ardından yükselen ıslıklar..

 

Çok söze gerek yok. O dönemim çocuklarının tek alışverişi sevgiydi. Yaşam ise bir dokunuş.

 

…………

 

Düş hekimi Yalçın Ergir’in sevecen ve doğal anlatımıyla…

 

Bugün ise şehrin dışındaki ağaçlar tırmanacak yada salıncak kuracak mahalle çocuklarını bekliyor. Paylaşmayan, yalnız, bencil, kafesler içerisindeki çocukları. Hiç sopa yememiş, hiç ağaçtan düşmemiş, topu yandaki bahçeye hiç kaçmamış çocuklar…

 

DTCF’nin tamamen dolu Farabi Salonundaki izleyiciler, eser bittiğinde 1960’lı yılların unutulmaz mekanı Piknik’in sahibinin da salonda olduğunu öğrendiler. Bir alkıştır koptu. Piknik’le ilgili anılar canlandı. Sevgili eşim Nuray’la çıktığımız ilk gün Piknik’te buluşmuştuk. Unutmak mümkün mü?

 

……….

 

Ve oyun bitince, Yalçın Ergir’in önerisiyle tüm izleyiciler ayağa kalktılar. Yüreklerinde gençlik ateşi yanan seyirciler, unutulmayan çocuk şarkısı “Yolculuk Var”ı hep birlikte söylediler…

 

Bizler, çocukluğumuzu gerçekten çocuk gibi yaşadık. Bugün, artık bir çok çirkinlik içinde yaşasak da, içimizdeki çocuğu yok etmeye hiç niyetimiz yok. O çocuk hep yaşayacak.

 

Teşekkürler sevgili Müberra, sayende harika bir gece yaşadık. Ve sevgili Yalçın Ergir ve billur sesli Leyla sizlere de içten teşekkürler.. İyi ki varsınız.

 

 

 

 

Farabi'den

http://www.ergir.com/hemde_cok_sevdik_20091020_ek.htm

 

 

Kemal Kurdaş'a

 

Pek Yakında

                                 

 

Mahallemizde Buluşmaya Kalan Süre:

 

düş hekimi yalçın ergir

http://www.ergir.com