534 tenisçi...
"Atları da Vururlar" diye bir film vardı; Amerika'da 1930'un Büyük Buhran'ında, bir ödül uğruna, günlerce, haftalarca amansızca süren bir dans yarışmasıydı konusu.
"Haftalardır" devam eden; bazı maçların gece 1'lerde, 2'lerde bittiği, yaş kategorilerine göre, kadın - erkek, toplam 534 tenisçinin katıldığı, bin küsur maçın yapıldığı, hatta evdeki hesabın kort sayısına uymayıp, turnuvanın uzatıldığı bir veteran tenis şampiyonası var Ankara'da.
Bir kulüp değil, herkese açık bir turnuva olarak, katılımda Ankara rekoru kırılmış durumda.
** ** **
Şubat ayında dizimden ameliyat olmuştum; bin bir başka olumsuzluk da peşimi bırakmamıştı o dönemde.
Ne spor, ne mutluluk, ne bir şey; her şey ters giderken, iyice kopmuştum tenisten de.
O hantal halimle, acımasızlık, bazılarının çuvala sığmayan mutluluğu da karşılamıştı beni.
Yere sağlam basarken, umurumda değildi insan postundaki dostlar - ama elimden bir şey gelmiyordu işte; koşamıyorudm, beynimden, yüreğimden geçenleri uygulayamazken dizim, çok koyuyordu o postların, o ruhların MR'ını çekebiliyor olmak.
Ve Mayıs ayı geldiğinde sessizce antrenmanlara başladım yeniden. "Tenisin Eric Clapton'u", vefakar Hakkı Özgenel ile http://www.ergir.com/hakki_ozgenel.htm oynuyorduk yeniden.
"Oynayabilmek" bile büyük mutluluktu bana.
Oynadık, oynadık oynadık; kova kova terledik sabahın körlerinde. Gittikçe daha sert, gittikçe daha amansız toplar atmaya başladı ben iyileştikçe. Perişan ediyordu, ama mutluydum kendime dönebilmekten, Forrest Gump'un bacak ortezlerini atıp koşmaya (ama ne koşmaya) başlayışındaki gibi koştukça koşabilmekten.
Derken Ankara tenis tarihinin en yoğun katılımlı veteran turnuvasında buldum kendimi.
Maçlarımda tam "n'oluyor or'da?" durumu vardı. Hakkı öyle hazırlamıştı ki beni, sanıyorum 1999'da Türkiye Veteran Milli Takımı'na seçildiğimden de daha forma sokmuştu. (o zamanlar da benimle sabırla tenis oynayan Hakkı'dan başkası değildi)
Şimdi finale kaldım; bu Mart ayında rüyamda görsem inanamayacağım bir durum.
Pazar öğlen, amansız final maçı bekliyor beni, sonuç ne olur bilemiyorum.
Ama şu andaki duygularımın, bana az sonra unutamadığım bir filmden yola çıkacak bir yazı yazdıracağını, bir de cumartesi gecesi beni hiç uyutmayacağını çok iyi biliyorum...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com (ancak bilen bilir; böyle bir organizasyonun altından kalkan: Yılmaz Erkangil, Mehmet Şahin ve Şükrü Saral'a, 533 tenisçinin de teşekkürleriyle)
|