fonda çalan:  yalnız çiçek (giriş)/  derya köroğlu /musikaryum

ActiveX denetimlerinin çalışmasına izin vermeniz gerekebilir)

 

 

 

 

 

ANAHTAR SESİ

 

bir anahtar sesi kaydettim;

bir gün çok ürkersem, her şey ters giderse,

ya da çok yalnız hissedersem kendimi,

kulaklığımı takıp dinlerim diye...

** ** **

 

 

Bugün posta kutusuna bakmak, apartman aidatını ödemek, evi havalandırmak ve bir sorun olup olmadığını öğrenmek için yine annemlerin boş duran evine gittim.

 

Duvardaki Saatli Maarif Takvimi’nin yaprağını kopartmıyorum annemin ölümünden beri. Masanın üzerindeki o gazeteler daha uzun süre kalacak böyle giderse.

 

Bütün çocukluğumun geçtiği yatağa yattım. Bir başınaydım evde; bir de açılmış camlardan girmiş iki sinek uçuşuyordu üzerimde. Neler neler geliyor insanın aklına böyle anlarda, bir daha asla bir sinek öldürebileceğimi sanmıyorum.

 

Sanki her gün bir kare fotoğrafı çekilmiş bir çiçeğin filmi gibi geçti duvarların onlarca yıllık badanası gözlerimin önünden. O elektrik düğmesi ne kadar yukarılardaydı bir zamanlar. Yattığım yerin tam üzerinde, tavana yapıştırdığım koca posteri de görür gibi oldum.

 

** ** **

 

Bizim, ablamla bütün çocukluğumuz bu iki odalı evde, bu odada geçmişti.

 

Annem ile babamın, hemen hemen hepsinin bizim yaşlarda çocukları olan, kalabalık bir arkadaş grubu vardı. Çoğu da babamın okuldan arkadaşıydı. Bu grup öyle düşkündü ki birbirine, yaz tatilleri hariç, her Cumartesi akşamı sırayla birisinin evinde toplanırlardı.

 

Bu toplantılara çocuklar götürülmezdi. Bize gelindiği zaman, biz ablamla odamıza tıkılıp, ne yapacağımızı bilmezdik. Çok utanırdık pijamalarımızla misafir odasından geçip mutfağa gitmeye –

ama bize gelinmesine razıydık; çünkü bizimkiler gittiğinde, evde yalnız kalırdık

ve mutfağa utandığımız için değil, korktuğumuz için gidemezdik.

 

Evde ablamla yalnız kaldığımızda, karanlık salonu geçip ulaşacağımız mutfak, mümkünse hiç gidilmemesi gereken bir yerdi.

 

Eğer birimizin gitmesi şartsa, odada sopaya benzer ne varsa elimize alır,

önde ben, kalbimiz küt küt atarak, yavaaaş yavaş mutfağa doğru ilerlerdik.

 

O uzuuun yolda da konuşurduk yüksek sesle; bir hırsız gizlenmişse korkup kaçsın diye:

 

- Kızılderililer saklandı değil mi?

 

- Evet; kovboylar da saklandı, hepsi silahlı...

 

- Dev Con da orda mı??

 

Bunu duyan hırsız kesin altına ederdi, biz de mutfağa gittikçe yaklaşırdık.

 

Mutfağa her ne nedenle gitmişsek, en geç bir saniye içinde bitirmemiz gerekirdi işimizi. Su içeceksek, “küpten maşrapayla su alıp, bardağa koyma ve bir dikişte içme” dünya rekorları kırardık.

 

Tam o sırada bir tıkırtı olursa, çığlıklar atarak, o bir saatte milim milim geldiğimiz yoldan, bir saniyede koşarak geri döner, mutfağın ışığı açık kaldıysa artık dönüp kapatamazdık.

 

Yataklarımıza balıklama atlayıp, yorganı başımızı da ötecek şekilde yukarı çekip:

 

- Kızılderililer saklandı değil mi?

 

- Evet; kovboylar da saklandı, hepsi silahlı...

 

- Kaç tane?

 

- Binden fazla; koltuğun arkasındakileri saymıyorum...

 

diye yüksek sesle, misafir odasından duyulabilecek şekilde konuşmaya başlardık.

 

** ** **

 

Aradan uzun, çok uzun bir süre geçerdi – ya da o zamanlar süreler daha uzundu

ve korkunç sessizlikte, apartman boşluğundan asansörün sesi gelirdi.

 

Atom saati şaşar, o asansörün 6 katı çıkma süresi şaşmazdı. Tam saniyesinde dışarıdan “Zaankk!...” diye asansörün durma sesi gelirdi. (size o asansörün 6. katta durmamasının ne anlama geldiğini anlatamam)

 

Derken, karanlıkta bir tomar anahtar sesi duyulurdu.

 

Önce alttaki Elzette kilide sokulan anahtarın sesini duyardım. Bu sesin notası da milim şaşmazdı. Hatta anahtar deliğe girecekken, önce saniyenin onda biri kadar arama, tam deliğe denk getirme sesi gelirdi.

 

Daha sonra sıra üstteki Viro kilide gelirdi. Onun sesi daha yumuşaktı ve sanki daha çabuk açılırdı.

 

Alttaki ve üstteki kilitlerin açılma sesleri,

ardından gelen açılan kapı gıcırtısı: büyük mutsuzluğun sonu, mışıl mışıl uyku,

ertesi sabah kim bilir bize söylemedikleri ne korkuları olan arkadaşlar demekti.

 

** ** **

 

Anahtar sesi, farkında olunmasa da çok önemlidir.

 

Kimisi için,

o anahtarın sesinin ardından, o kapıdan çıkıp gitmek özgürlükken -

kimisi için de,

o anahtarın sesinin ardından, o kapıdan içeri girilmesi paha biçilmezdir.

 

Sevdiklerinizin,

kavuştuklarınızın,

sevinçleri paylaştıklarınızın,

doyamadıklarınızın hiç eksik olmaması;

 

yolunuz kadar -

bütün kilitlerinizin de hep açık olması dileğimle...

 

 

düş hekimi yalçın ergir   -   25 mayıs 2010

http://www.ergir.com

 

 

** ** **

(bu gün kaydettiğim,

yıllar içinde notaları hiç değişmemiş o güzelim anahtar sesi: