Uzun süre oldu Pano'ma bir
şeyler yazmayalı.
Çok yerde olmam gerekti
aynı anda
ve birbirinden farklı
kılıklarda.
** ** **
Kimi zaman jilet gibi
giyinmiş, sevgili
meslektaşlarımla sohbetteydim.
Bazen de Ankara +18
dereceyken,
lapa lapa yağan kar
altında, bir bilim insanının peşindeydim.
Çantaların omuz hizasına
kaldırılmasının
(ve fotoğraf çekmenin)
yasak olduğu,
bir Frida Kahlo sergisinde
kendimden geçmiştim.
Dönüşte telli & telsiz turnalarımla birlikteydim.
Bir ara "Ankaralı
Gezginler"in fotoğraf sergisine bile gidebilmiştim:
Bir törende:
http://www.ergir.com/2010/ilk_otuz_yil.htm kimi öğle
vakti;
ya da bir tadilatta kimi ikindi:
gündüze
bağlanırken bir gece, Miki faremle ciddi ciddi,
herkesin öğrenmek zorunda
olduklarını öğrenmekteydim.
** ** **
Bir dönem daha bitmişti;
aslında bir Ankaralı
Gezgin, bir Ankara Gezgini değil miydim?
Aslıma dönmüş, yine kaldığım yerden,
önce
Cinnah, ardından da Yıldız yokuşunu tırmanıvermiştim.
Sancak
Mahallesi'ndeki caminin önünden geçerken bir tabela
dikkatimi çekmişti;
"Dilenci" giremezdi:
O-hooo;
dilenci
giremezse,
Düş Hekimi hiiiç
giremezdi.
Yine, ütülü
pantolonla,
boyalı pabuçla dolaşmaya mecbur
değildim.
Yine gönlümdeki
üstle, başla,
yine kendim gibi,
yine sokak kedisi,
doğuştan avareydim...
düş hekimi yalçın ergir
http://www.ergir.com
PANO'YA DÖNÜŞ
|