Kim bilir neler görüyordu herkes, o pencereden baktığında.

Kimisi direkt çatıdaki, o kolesterolüne dikkat eden adamın iş yerinin üzerindeki baz istasyonunu görüyordu karşıda.

Belki bir başka göz çanak anteni görüyor, bir başkası binanın yeşil boyasını görüp senaryolar uyduruyor, kimisi belki aynalı gözlükleri, belki Hitchcock'un Arka Pencere'sini, kimisi de Windows 7'yi  anımsıyordu o pencereden baktığında.

Belki bir şey, ama hiçbir şey görmüyordu kimisi,

herhangi bir pencereden sarksa da.

Bazıları da "Karşı Pencere"yi görüyordu,

bir Düş Hekimi'nin kamerasında.

Çatıları, çatıları, çatıları,

bacıları, bacaları bacaları;

karşı pencerede rüzgarda uçuşan saçları.

O yükseklerde dalıp gitmişi,

o bakarken kim bilir neler göreni,

görmezken kim bilir kimi düşüneni.

O merdivensiz kulede,

saçlarının Bülten Sokak'a kadar uzamasını bekleyen Emine'yi.

(emine sainkaplan'a sevgilerle)

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com