fonda çalan giriş: little 15 / depeche mode

(ActiveX denetimlerinin çalışmasına izin vermeniz gerekebilir)

 

 

başlangıcı:

http://www.ergir.com/konferans.htm

 

 

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ'NDE

ÖĞRENCİLERE KONFERANS

 

 

(fotoğrafların büyük halleri için üzerine tıklanabilir)

Tüm hazırlıklar tamamdı; kendi mikserimi de getirmiştim,

ses işi kontrolümdeydi.

 

- Ve sıra çalıştayımızın en merakla beklenen konuşmacısında: düş hekimi yalçın ergir;

önce özgeçmişini okumak istiyorum...

Dr. Esra Fırat'ın bu takdiminden sonra kürsüdeydim.

 

30 sene önce bu fakülteden mezun olmuş; mezun olurken de:

...

ve mezun olunur;

çürük dirsekler, yorgun yüreklerle biter “Tüm Bir Yaşam” kitabının ilk cildi.

 

2. cilt, bir kitap değil, boş bir defterdir aslında;

“doldur işte” diye bir kurşun kalem ile birlikte verilmiştir sana,

 

o test maratonunun, o testere üzerindeki amansız koşunun ardında…

 

** ** **

...

Tüm dostlarıma sıkı sıkı doldurulacak bir boş yaşam defteri,

bir tükenmez kalem

ve nüfus kağıdından bağımsız, kronik bir gençlik dilerim...

 

diye ahkam kesmiş birisi olarak:

- Gel bakalım; anlat !...   diye kitabın birinci cildinin sonuna gelmişlerin huzuruna çıkmıştım.

 

Bugüne kadar üniversitelerde, kongrelerde, liselerde hatırlayamadığım kadar çok konuşma yaptım;

ama sanırım en çok bugünkü konuşmadan bu kadar keyif alıp,

alınan keyfi ve ilgiyi konuşma boyunca gördüm, işittim,

yemek saati geldiği halde çıkılmayıp sorulan sorulardan hissettim.

 

Akşam sevgili Prof. Dr. Nur Hersek'in telefonunda:

- Öğleden sonra okulda herkes seni konuşuyordu, gelemeyenler bin pişman...   deyişi,

 

bitimde Tıp Fakültesi'nde de konuşma yapmak için davet edilişim,

elime bir şiir tutturup, adını dahi söylemeden kaçarak giden o gizemli dinleyici,

yazın yanımda çalışmak isteyen öğrenciler, vefakar Gülen'in yorumları ve yanında oturanlardan duydukları,

 

bu gece yatağıma yattığımda:

- iyi ki, iyi ki...   dedirtecek.

 

   

 

   

 

   

 

   

 

Konuşma yapmak çok kolay, konu bir dostuna anlatmak istediklerin olduğunda;

zaten yazmak zorunda kalmak da, bu sohbeti yapacak dostların azalmasından dolayı değil mi?

 

Borsadan şu kadar anlamazken, biriktirmeye çabaladıkların maddi bir değeri yokken,

konuşmak istediklerin sadece üretmek, düşleyip gerçekleştirmek üzerineyken,

paylaşmayı, güvenmeyi, çok, hem de çok sevmeyi,

çok, hem de çok severken.

 

Her insanı mutsuz edecek onca neden var. Ama bunları çözerken başkalarını da mutsuz etmenin, olumsuzluktan sürekli canlı yayın yapmanın alemi yok. Mikroskobik bile olsa ümitler, düşler hep paylaşılmalı; her paylaşım bir ekimdir - ve ne paylaşırsan onu biçersin. Başına gelenlerin, şikayet ettiklerinin ya da sevinçlerinin çoğu rastlantı değildir. Sürekli güvensizlik de baş mutsuzluk nedenlerindendir. Güvensizlikten dolayı başına gelecekler, mutsuzluktan dolayı geleceklerden daha beterdir.

 

Geçen gün bu konferansı konuştuğum bir dostum:

- Ya 2. cildin ortasını geçmişler?...    diye sormuştu bana.

 

Kaç yaşında olursan ol,

her güneş doğumunda kalemine yeniden mürekkep dolar

ve ikinci cilt her gün yeniden başlar...    demiştim.

 

Ve bu sözlerle bitti,

“büyümek”, artık çocukluk düşlerinin peşinden koşmamak mıdır?

sözleriyle başlayan konferansımız.

   

(fotoğraflar: rabia ergir & eda ayan)

   

 

   

 

Bugünkü genç arkadaşlara da, Prof. Dr. Celal Tümer'e de, Prof. Dr. Nur Hersek'e de, Doç. Dr. Hatice Doğan Buzoğlu'na da tüm kalbimle teşekkür ederim.

 

Sanırım yakında yine görüşeceğiz,

bu sefer yanımda bütüün öğrencileri de götüreceğim;

ama hepsinden önce az sonra:

 

- iyi ki; iyi ki...   diyeceğim...

 

hep sevgi'lerimle;

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com

 

http://www.ergir.com/ortodonti.htm