fonda çalan midi: the boxer (simon & garfunkel)

 

 

Hele bir ikindi olsa;

hastalarım biter bitmez basket topumu alıp, fırlayıp çıkacağım,

sonra da eve kan ter içinde dönüp yemeğe oturacağız.

 

Dün bütün öğleden sonra bunu düşleyerek çalışıyorum,

ama o ikindi geldiğinde işler bitemiyor

ve hava kararıyor;

olsun, yine de gideceğim.

 

Lozan Park'taki potaların tabii ki yine çemberleri yok;

olsun, yine de şut çekip turnikeye gireceğim.

 

İkindi demek, sevgi demek o anda;

deli gibi yağmur yağsa da, yer yarılsa da,

biraz azim, tarifsiz spor sevgisi -

basketimi oynayıp eve döneceğim.

 

Orada karanlıkta, çembersiz potaya top atarken de,

karanlık yollardan eve dönerken de, aklımda hep güzel işler,

inadına ümit, hep yeni düşler.

 

Yol boyu kulağımda "boksör ve dövüşçü"nün şarkısı,

ertesi sabah gözlerimi açtığımda bile büyük dolaşımımda hep o sözler:

 

...

şimdi yıllar benimle geçip gider,

acımasızca sarsarken,

bir zamanlar olduğumdan daha yaşlı -

olacağımdan daha gencim.

 

bu alışılmadık değil;

hayır, bunca değişim üzerine değişimden sonra,

aşağı yukarı yine aynı oluşumuz da tuhaf değil;

onca değişimlen sonra, (rağmen)

aşağı yukarı yine aynıyız...

 

Ve elimde, ya da kalbimde olmayanlar;

nefretten değil, sevgi fazlasından yaşananlar.

 

Hep sevgi kendimi bildim bileli,

ona da büyük bir sevgi,

çok olsam bile ona da,

özür dilerim ama ona da,

ona da, ona bile hatta.

 

** ** **

 

Hele bir ikindi olsa;

hep ikindi olsa...

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com

 

PANO'YA DÖNÜŞ