Çarşamba öğlen Gölbaşı'nda, Keymen İlaç Sanayi'nde bir konuşmam vardı.

 

12:30'da beni muayenehaneden alacaklardı, ben de kravatımla, ceketimle, siyah gömleğiyle gelmiştim. Taksiden inip, apartman kapısına gelinceye kadar berberinden kasabına, bütün komşulara bu görüntümün izahatını yapmak zorunda kaldım. Eminim taksiden balıkadam kıyafetiyle inseydim, bu kadar soru sorulmazdım.

 

Sevgi Çiçekleri'nin diyarında söyleşimiz bitmiş, o tarlalara gitmeyi çok istiyordum ama hem acilen randevularıma dönmek zorundaydım, hem de zaten o kıyafetlerle yapış yapış bir yere gidemezdim, perşembemi beklemeliydim.

 

** ** **

 

 

İsimsiz bir atın üzerinde,

kendi ismini dahi hatırlayamadığın bir çölde yol alıyorsun -

 

kimse acı veremiyor o kimsesiz diyarda

ve dokuzuncu günde okyanusa, yani asıl çöle varıyor -

isimsiz atını salıyorsun.

 

"A Horse With No Name" şarkısını dinlerken gözlerini kapatsan

ve bunu düşlesen ne hissedersen,

 

 

işte o perşembe günü, Haymana Yolu'ndaki Hacı Hasan - Kalıpçıoğlu At Çiftliği'nden, sevgili Fırat Karakoyun ile birlikte, dere tepe gideceğimiz yola çıktığımızda -

                                                                                                                          foto: fırat karakoyun

 

işte onu hissediyordum,

 

Gittikçe, gittikçe uzaklaşıyorum kalabalıktaki yalnızlıktan,

acı vermeye kodlanmış insanlardan.

 

Bir çöl olmasa da güzergahım, bir göl olsa da varacağım,

ne aramadığımı, artık ne aradığımdan daha iyi biliyorum

ve dört nala, yalnızlığın huzurlu kalabalığına  gidiyorum...

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com

 

PANO'YA DÖNÜŞ