fonda çalan: the weight  - the band

(ActiveX denetimlerinin çalışmasına izin vermeniz gerekebilir)

 

bir kamyonum olsaydı...

 

 

O sabah eve "Sineklikçi" gelmişti; camlara tel yapacaktı.

 

Minicik, elli yaşlarında bir adamdı; ciddi ciddi ölçüler alıyordu. Kağıda yazdıklarını, çizdiklerini incelerken - onu, kendini kaptırmış, karatahtaya tebeşirle formüller yazan Einstein gibi görüyordum.

 

Derken tarifin yeterli olmayacağı belli olmuşu.

 

- Gel sana muayenehanedeki telin açılma mekanizmasını göstereyim...

 

Az sonra daracık aralıklardan yoluna devam eden bir motosikletin üzerinde, yolda iki kişi vardı.

 

Arkadaki yolcu "hayatında ilk defa" motora binmiş birisiydi; önce hiç tutunmazken ve ben "acaba hala arkamda mı?" diye korkarken - ilk virajdan sonra nefes alamayacağım şekilde bana sarılmıştı. Her frende kaskı benim kaskıma çarpıyordu; korkuyordu, ama belli ki çok mutluydu.

 

** ** **

Bu sabah da yine arkada özenle taşımam gerekenler vardı. Bir virajdan sonra geçtiğim sokaklar, kağıtların - konfetilerin saçıldığı bir düğün alayına dönüşebilir, bütün arabalar aşka gelip, n'olduğunu anlamadan korna çala çala peşime düşebilirdi.

 

Öndeki arabalar:

- Ne var; tabakhaneye bir şey mi yetiştiriyorsunuz?    diye kızabilirken;

 

yoldan geçenler de:

Yazık; galiba adamın bağırsakları fena bozuk...   diye düşünebilirdi...

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com

 

PANO'YA DÖNÜŞ