fonda çalan: derman film müziği / yeni türkü

(ActiveX denetimlerinin çalışmasına izin vermeniz gerekebilir)

 

 

 

ŞAPKA

 

 

Öğlen, şehirden çıkıp, Gölbaşı’na yürümeye başlamıştım;

hava çok sıcaktı ve şapkam yoktu.

 

Artık başımın ateş gibi olduğunu hissedip, büyük bir Boya Malzemeleri satan dükkandan içeriye girdim.

 

Kan ter içindeki halim ortadaydı; orada çalışan hanıma:

- Bir boyacı şapkanız varsa alabilir miyim?..    diye sordum (hani şu firmaların eşantiyon olarak dağıttıkları şapkalardan - ne para isteseler de verecektim)

 

Çalışan, belli ki halden anlayan, iyi bir hanımdı. Hemen tezgâhın altında şapkalar vardı,

ama patronuna danışmadan vermek istemedi ve:

- Bir de patrona danışayım…    dedi.

 

Patronun başında müşteriler –

bir malzeme parasının alışı, verişi vardı.

 

Ben de ses çıkarmadan beklemeye başladım.

 

Derken patronun gözü bana ilişti ve:

- Ne vardı?..    diye sordu.

 

Ben bir müşteri değildim; oraya bir bakıma sığınmış, bir bardak su ister gibi - varsa parasıyla da olsa bir eşantiyon şapka dileyen bir yolcuydum.

 

Söyleyince derdimi, belli edince müşteri olmadığımı,

o suratın nasıl asıldığını, nasıl sert bir şekilde müşterilerine dönerken:

- Bekle!..    deyişini görecektim.

 

Beklemeye başladım; ama artık rahatsız olmuştu bir kere, orada oluş nedenimden.

 

Yine döndü bana:

- Öyle hemen değil; yarım saat beklersin!..    dedi.

 

Mesajı almıştım.

- Canınız sağ olsun...    deyip, yeniden çıktım kızgın güneşe;

bıraktım onu, paralarını rahat rahat alabileceği müşterileriyle.

 

Ne kadar uzakta ararlar Allah'ı bazı insanlar.

Nasıl da bilmez bazen bir patron;

hiç ummadık bir anda, belki de onca satışın arasında,

bir yolcunun çıkıp gelivereceğini,

bir uyduruk şapka isteyebileceğini,

- Yok!..    demese bile,

- Yarım saat beklersin!..   diyebileceğini

 

ve aslında o "Bekle!.."nin,

o patronun, o sınavda verebileceği en berbat yanıt olabileceğini.

 

Ne kadar uzakta ararlar Allah'ı bazı insanlar.

Nasıl da bilmez bazen bir müşteri;

hiç ummadık bir anda, belki de alış veriş için gittiği bir dükkanda,

bir yolcunun çıkıp gelivereceğini,

bir uyduruk şapka isteyebileceğini,

karşısındaki patronun da “Bekle!..” diyebileceğini

 

ve orada tanık olup da, buna kayıtsız kalmanın:

- Siz şapkayı verin; ben bekleyebilirim…     dememenin,

 

o müşterinin, o günkü tüm sınavlarında,

boş bırakmaması gereken yegane soru olabileceğini…

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com