KALANIN ARDINDAN
Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu
herkes birbirini.
Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum
işte. Hata yapacağım da, herkes dönüp inceden dalga
geçecek diye.
Ben de elimde gitarım, uzaklaştım oradan, gittim bir
tepe öteye.
Bağdaş kurup bir incir ağacının altına, kuvvetle bastım
do majör akoruna:
aşk incitir
aşk yaralar
aşk yakar…
Galiba duyuluyordu sesim; rezil olmamak için bir tepe
daha öteye gitmeye karar verdim. Soluk soluğaydım;
kalbim göğüs kafesinde çırpınan bir kuşken, “Sonsuz
Alev”i orada denemeliydim:
gözlerini kapat, elini ver, sevgilim
kalbimin çarptığını hissediyor -
anlıyor musun?
Bir saksağan şakırtısı geldi az ileriden, yenemedim
merakımı; dönüşte anlatırdım hem. Yürüdüm yürüdüm güneşe
karşı, ama ses ne uzaklaştı, ne de yakınlaştı.
Bir harabe gördüm yolda; kırık mermer bir sütün sadece –
elimi değdim ona, neden bu kadar sıcaktı acaba?
Derken hiç ses kalmadı ortada;
garip bir korku sardı bedenimi.
Geri döndüm
ve başladım koşmaya.
Koştum; düştüm kimi zaman - ama kalkıp yine koştum.
Kurumuş bir incir ağacı çıktı karşıma – üzerinde yanan
renkli lambalar vardı.
Tepeyi aşınca bir çocuk parkı çıktı karşıma. Boş
banklar, dibinde çekirdek kabukları - bir de boş basket
potası vardı uzakta.
Herkes gitmişti ben yokken.
Belki giderlerken, beni arayanlar, bir tepe öteye
bakanlar,
avuçlarını dudak kenarlarına koyup bağıranlar da
olmuştu.
Ama sonuçta gitmişlerdi işte.
Ve ben duymamıştım;
kalbimin çarpışını hissediyor musun?
diye şarkı söylerken hiçbir şey hissetmemiştim.
- O da çekip gitmeseydi!.. demişlerdi kesin.
- Bir haber verir insan…
- Valla ben hiç görmedim…
- Kendi bilir…
Tam giderlerken içlerinden birisi mutlaka dönüp dönüp
geriye bakmıştı.
Kim bilir ne kadar incinmiş, ne kadar yaralanmış, ne
kadar içi yanmıştı.
Belki göremese bile:
- Durun, gördüm; geliyor… diye bağırmış, zaman
kazanmaya çalışmıştı.
Ne kadar üzüldüğünü düşünüp avaz avaz ağladım. Keşke
orada utanmadan ağlayacağıma, daha önce rezil olarak
şarkılarımı çalsaydım.
Gidemezdim arkalarından,
gitsem de artık bulamaz,
bulsam da artık onları tanıyamazdım.
** ** **
Değişimi;
boktan bir değişimi kaçırmıştım.
Yalnız başına, burada kalacaktım.
Buz gibi bir mermer sütuna dayayıp sırtımı;
tellerim kopuncaya, soluğum duruncaya,
artık dönüp dönüp geriye bakılmayıncaya kadar,
müthiş bir özlemin şarkılarını çalacaktım…
düş hekimi yalçın ergir
http://www.ergir.com
|