fonda çalan giriş: yağmuru durdurabilir misin? (yasemin kumral)

ActiveX denetimlerinin çalışmasına izin vermeniz gerekebilir)

 

 

- Bilkent Üniversitesi'ne Dilekçe -

 

MEĞER BU KADAR ÖZLENMİŞKEN...

 

Yakında bir üniversiteye, öğrencilere konuşma yapmak için davet edilmiş bir konuşmacı,

belki de bir kırmızı kamyonla yanaşır amfinin kapısına.

 

Bir masa, dört sandalye, tenceresiyle kuru fasulye, tahta pilav kaşıkları taşınır içeriye -

"Hep birlikte; sadece birbirine bakıp, birbiriyle konuşarak yemek nasıl yenir?" anlatılabilsin diye.

 

Belki bir inşaattan alınmış tahtalardan, rulmanlardan yapılmış bir tornet götürülür kamyonun kasasından amfiye -

"Pazara gidip bir şeyler taşımanın nasıl muazzam bir keyfe dönüşebileceği" lafta kalmasın diye.

 

 

Masaya taşınan çuvalların içinden bir çift örgü de çıkabilir -

"Emeğin, sevgi'yi nasıl sarıp sarmalayabileceği" tatbiki olarak gösterilsin diye.

 

Ya da bir pazar filesi çıkartılıp konur kürsünün üzerine, bir kumbara ile birlikte -

"Tutum Nedir? Yenir mi, içilir mi?" - anlatılabilsin diye.

 

Ya da o kırmızı kamyondan, ipten bir salıncak - kocaman, kurumuş bir ağaç çıkartılabilir,

bu haliyle bile işe yarasın, günün birinde betonların arasında bulunabilirse, ya da bir müzede izin verilirse -

"Ağaca nasıl tırmanılır; daha önemlisi, nasıl inilebilir?" ilk kez anlatılabilsin diye.

 

"Dokunmanın da bir kimyası vardır; ya kesseler dokunamazsın, ya da kazma kürekle ayrılamazsın..." diye başlanıp, Barış Manço şarkıları eşliğinde dokunmak anlatılabilir nefes nefese,

mesaj seslerinin kapatıldığı o öğle tatilinde, koşa koşa gidecekleri Kimya derslerinin öncesinde.

 

Ve upuzun "bir yastık" çıkabilir yine;

iki yanı yorgan rengindeki parlak saten başları, işlemeli sakız gibi beyaz patiska kılıfı,

gerçek yün ya da gerçek pamukla dolu salaşpuru, mermerşahisi ile birlikte -

"Bir yastıkta kocamanın, birbirine sarılarak uyumanın" fiziği anlatılabilsin diye.

 

 

** ** **

 

Bazen hiç farkında olmadan çok hassas konulara değiniyor insan.

 

Bu, hiiiç farkına varmadan Mahalle yazısında da,

"evet; sevdik..." müzikli sunumunda da böyle olmuştu.

 

2 gündür gazetelerde, üniversite amfisinde, elde upuzun "bir yastık" -

bir özlemin öğrencilere anlatılmasının haber oluşuna bakıyorum.

 

Hiç farkına varmadan, dünyayı kurtarma planları yapmadan, o öğrencilerle konuşurken,

ruhun köşelerinde saklambaç oynayan bir konuya değindiğimi anlıyorum.

 

Öğrencilerle bir arada olmanın detayları: http://www.ergir.com/2012/sevgiyi_bu_kadar_ozlemisken.htm adresinde -

ama özetle; 2012'de telaşlar içinde kaybolmuş sözel büyükler, sayısal gençlere:

 

"bir yastıkta kocayın..."

"kavga da etsen eşinle, yatağı terk etmeyeceksin..."   diye öğütlemese de -

 

"baş konan yastığa oturulursa yüzde çıban çıkar..."   diye hurafelerle ürkütmese de -

 

Sevgi'ye özlem duyanlar, o kadar da yalnız değillermiş meğer.

 

** ** **

 

Aksi sanılsa da, 2012'ye gelindiğinde, bunları dinlemeye talip olanlar:

çocukluktan gençliğe geçenler, "bir yastık"ı hiç bilmeyenler -

"küstüm yastığı"ndan başka yastık görmemişler.

 

Umarım her sene o amfiye çoğalarak gelinir;

umarım yakın gelecekte sevgi'yi o kadar özlemiş büyüklere:

"bir yastığa baş koymaları, kavga da etseler yatağı terk etmemeleri" -

gençler tarafından öğütlenir.

 

Umarım Bilkent Üniversitesi'nce seneye yine bir toplantı düzenlenir.

 

Umarım o toplantı bir amfide değil, şehrin dışında -

yıldızların görülebildiği bir karanlıkta gerçekleşir.

 

İlkyaz ise, belki de sırt üstü yatarız hepimiz.

 

Bu kadar özlenmiş - çokluğu fark edilmemiş,

ışıklı bir şehirde, bin ışık yılıdır görülmemiş,

gerçek yıldızlara bakarak sohbet eder,

belki sessizce ortak düşlere dalıp giderek,

belki "ben bilirim"i söyleyerek geri döner -

bir amfinin, ya da teknoparkın önündeki

"kırmızı kamyon parkı"nda ineriz;

kim bilir?..

 

düş hekimi yalçın ergir  -  http://www.ergir.com

 

** ** **

bir yastık sohbeti: http://www.ergir.com/yandim_aysem.htm yazısından:

 

BİR YASTIK SAVAŞI KAYBETTİRİLSE BİLE

 

Kaç yaşında olursanız olun, kalan armağan ömrünüzde,

gıcır gıcır gıcırdayan dar bir yatak,

iki başı saten, yatay “bir yastık”,

ayağa göre uzatılacak bir yorgan,

her sabah birlikte uyanacak,

son nefese kadar sarılıp uyuyacak,

ortak düşler kurup, kurduracak,

mütevazı yaşamı paylaşacak bir “yar” dileği ve

Ayşe’lerimize, Mehmet’lerimize hep sevgilerimle…

 

(çağ dışı) düş hekimi yalçın ergir

 

 

... kavga da etsen eşinle, yatağı terk etmeyeceksin…

 

 

 

 

ÖNCESİNDEN