(fonda çalan midi: alone again, naturally)

 

işte…

 

 

Basit bir öykü bu anlatacağım; az önce masamdaki bir orta boyun bana anlattıkları.

 

Her gün de bebek oynanmaz, ama abla - kardeş her gün bebek oynuyorlardı. Birbirinin aynı, üç küçük plastik bebekleri vardı. Dev Con, Dev Mari ve Dev Suzi bir aileydi. Onları seslendiriyorlar, her cümlenin sonunu: “demiş…” diye bitiriyorlardı. Zamanla “demiş…”, kısaca: “dış…”a dönüşecekti. Öyle ki; günlük hayatlarında, okulda, sokakta, konuşmalarını artık hep: “dış…” diye bitiriyorlardı.

 

Bir de üzerinde Pilma Tudor yazan pil vardı. Aileden değildi; onun adı da Stefenson’du. Önündeki taç resmiyle o bir kraldı. Abla üç bebeğe elbiseler dikmişken, pil çıplaktı.

 

Hayallerin bini bir paraydı. Bir gün Dev Con Ay’a gidip dönüyor, bir gün ailecek sarı plastik otobüsle halının kenarındaki yolu takip ederek Yazgan’a - bir gün de mavi plastik otobüsle misafir odasındaki Billuriye’ye gidiyorlardı. Yazgan ve Billuriye aslında Kocabeyoğlu Pasajı’ndaki dükkanlardı.

 

** ** **

 

Bir gün bebekler halıya serilmiş, el örgüsü minik yorgan Dev Suzi’nin üzerine örtülmüş olarak abla bekleniyordu. Abla okuldan gelmişti; ama pek oralı da değildi.

 

- Hadi gelsene?

- Ben oynamayacağım.

- Neden?

- İşte…

 

Ve abla bir daha da hiç oynamayacaktı.

 

Abla o gün büyümüştü ve o, çocukluğuyla, üç elbiseli bebek, iki plastik otobüs, bir de orta boy pil ile yapayalnız kalmıştı. Büyümek kapıya dayanmıştı.

 

** ** **

 

Aradan yıllar geçecekti. Yaşam sahnesindeki oyun içindeki oyunlar, yüzlerce “Neden?”e, yüzlerce “İşte…” cevabı getirecekti.

 

Ve bir gece masanın üzerindeki bir orta boy pil, bu basit öyküyü anlatıp, cümlenin sonunda “dış…” diyecekti.

 

“İşte…” gitmiş, yüreğin labirentlerinden “Neden?” gelmişti. Büyümek neden mazeretti?

Yarın sabah ilk iş olarak Dev Con’la mavi bir otobüse atlayıp, Billuriye’ye gitmeliydi…

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com

dış…

 

 

** ** **

Bir de duyurum var:

19 Ekim 2013 Cumartesi günü  - Saat: 16:55’de

TRT1 Televizyonundaki “işimi seviyorum” programında düş dünyam yer alacak.

 

2. defa yayınlanacak bu programı ilkinde duyuramamıştım; ama şimdi duyuruyorum -

çünkü bu sefer “neden haber vermedin?” diyecek dostlara: “işte...” demek istemiyorum…

 

 

Sonrasında:

http://www.youtube.com/watch?v=4gUUCxb3sVk