... VE AYŞE EVLENDİ
... araba süslendi, gelinlik giyildi, ensesi kıpkırmızı olmuş, yanağından sinekler kayan Burhan gelip Ayşe’yi evinden aldı. Stüdyoya gidildi, komik dekorların önünde küçük bir servet verilip garip fotoğraflar çekildi.
Kaynanalar halay çekti, Ayşe nihayet evlendi ve herkes rahat etti.
Güneye balayına gidildi, otelin yemekleri nefisti, Ayşe her akşam başka kolye taktı, yemekte hep Burhan’ın gözünün içine baktı. Günbatımlarında el ele kumsalda yüründü, cep telefonuyla Recep’e, Sezen’e mesajlar çekildi.
Ayşe hamile kaldı, çok süt içti, üçüncü ayda bir kanama geçirdi, dinlendi. Ultrasonda gördüler, bebek erkekti; iki gündür tıraş olmayan Burhan çok sevindi. Sezaryanla Bekir doğdu, masmavi boyalı bir odaya kondu.
Bekir ishal oldu, Ayşe çok korktu. Kreşe Bekir’i hep Ayşe bıraktı, akşamları Burhan aldı. Bir akşam Burhan Ayşe’ye bağırdı, Ayşe çok ağladı. Ertesi gün Burhan Ayşe’nin gönlünü aldı. Burhan’ın işleri arttı, Ayşe tatile Bekir ve annesiyle çıktı, Burhan sonradan geldi, önceden gitti.
Okula yüklü bir bağış yapıldı, Bekir ilkokula başladı, Ayşe yine hamile kaldı. Serpil doğdu, Bekir gözlük taktı, bu arada kabakulak oldu; Burhan kendini korudu.
Ayşe’nin göğsünden kist alındı, daha büyük bir eve taşınıldı, ayrı odalarda yatıldı, Burhan’ın işleri daha da arttı, Serpil laftan hiç anlamadı.
Ayşe çok kilo aldı, her fırsatta yeni boşanmış Sezen’e gitti, bir gün Sezen’e küstü, akşam kurstan geç gelen Bekir’i dövdü, Serpil’in bilgisayarına virüs girdi.
Burhan işyerindeki kıza aşık oldu, kız başkasıyla evlendi, Burhan çok içti, çok bağırdı; bu haldeyken bile maç geceleri “Goooool...” çığlıkları evin duvarlarında çınladı. Ayşe çocukları aldı, annesine gitti, sonra geri geldi; hep surat astı, hiç konuşmadı.
Bu arada Recep öldü. Bekir, Açık Öğretim’e başladı, saçlarını uzatıp küpe taktı, Serpil’in Kolej taksiti arttı, Burhan işinden kovuldu, apartmanın yöneticisi oldu, kapıcıyı kovdu.
Derken Serpil’in okulu bitti, işe girdi, istemeye gelindi, çok güzel bir gelinlik dikildi
ve Serpil evlendi herkes rahat etti.
** ** **
Bu arada Azdavay’daki şelale hep çağladı, güneş her sabah Serengeti Düzlükleri’nde en muhteşem renkleriyle su içen zebraların, zürafaların üzerine doğdu, birileri Beypazarı’nda Anadolu Panteri’ni aradı, Marquez son romanını tamamladı.
Motosikletli bir çift, yazın Cebelitarık’ı da geçip Casablanca’ya gitti, orada parasını çaldırdı, bin bir macerayla Ankara’ya dönebildi. Sibirya’yı boydan boya sobalı bir tren geçip Asya’nın en doğusuna vardı. Nemrut’ta uyku tulumlarıyla sabahlayanlar günü karşıladı.
Derme çatma bir evde, yer yatağında yatanlar, sabaha kadar kolları, nefesleri birbirine dolanmış uyudu. Bir gece ansızın uzun bir yolculuğa çıkıldı, sabah bir benzincide uyundu, kendilerine demli çay sunuldu.
Bir kamyonstopta öne oturuldu, şoförle konuşuldu, bir sinemada öpüşüldü, bir duvarın üzerinde üşündü, bir bankta planlar yapıldı, zor da olsa uygulandı.
Klasik kemençe çalındı, yanlış nota basıldı, kimse aldırmadı; kimse kimseye bağırmadı, kimse bağırılarak çağrılmadı, izin alınmadı, hesap sorulmadı, yıllarca küs kalınmadı, ve sunulmuş bir yaşam, nefes nefese tamamlandı.
** ** **
Dostlar Sitesi’nin üçüncü katında, çelik kapılı, teki pespembe boyalı, üç oda, bir “L” salonlu evde, bir kız çocuğu doğdu;
adı Ayşe kondu...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com M.Ö. 7. y.y.
|