Yürümeye Devam - 1 (şu eskilerin bacaklarını kullanarak yaptığı)
4 çeker bir halıda, hiç kıpırdamadan emekler mi bebek? Yoksa bir an önce atlayıp ayakkabılarına; yürümek, yürümek, yürümek mi ister?
Büyüdüğünde: bozulduğunda ne yapacağını bilemeyeceği bir yürüyen merdivenden çıkmak mıdır, yoksa kendini janjanlı eşofmanlar, sinirli hareketlerle bir yürüyüş bandında bulmak mıdır düşü - minik bir sağ diz öne giderken, minik bir sol avuç mutfağa doğru ilerlerken?
Eğer okyanusun ortasında değilse gideceğiniz yer, dünyada her yer az ya da çooook - ama bir yürüyüş mesafesindedir.
Büyük bölümü araçsız olmayacaksa bile, az da olsa yürümeye bir kontenjan ayrılmalıdır.
Sık sık yürüyerek Esenboğa Havaalanı'ndan eve dönen, Ezo Gelin çorba için yürüyerek Gölbaşı’na giden bir düş hekimi - ya da iflah olmaz bir sokak kedisi olarak diyebilirim ki:
Gökyüzündeki yıldızlar dizidekilerden, duvar yazıları Word belgelerinden, yağmurda ıslanmak kupkuru yaşamaktan daha güzeldir.
Yaşamın detayları, renkleri, kokusu, açık havada; yavaş ilerlenen yollarda saklıdır.
Siz mutlu dolaşırsanız, kanınız da bedeninizde mutlu dolaşır, avuç avuç ilaçlarla, normal değerler peşinden koşmazsınız.
Ayaklar yürümek için yaratılmıştır; tıpkı bir yüreğin sevmek, sevilmek için yaratıldığı - ama onun da çoğu zaman pek kullanılmadığı gibi.
Dağ başını duman almasa da, gümüş dere pek kalmasa da, yerimiz, yenimiz dar değil, yürüyelim arkadaşlar…
düş hekimi yalçın ergir - 9 aralık 2014 sabahı
(yürüyerek işe gitme, yolda hep müzik dinleme öncesi) http://www.youtube.com/watch?v=G7tj1twcZ2I
|
yazının devamı, yürümeye devam - 2:
Yürümeye Devam - 2
Önce bir fotoğraf sergisi duyurusu yapayım: Bu akşam Ankaralı Gezginler Grubu’nun, 9. Geleneksel Fotoğraf Sergisi'nin açılışı vardı.
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde 17 Aralık’a kadar açık kalacak sergide, göz nuru 106 fotoğraf ve Lösev tarafından bastırılan (sergideki fotoğrafların yer aldığı) masa takvimleri yer alıyordu.
Bu serginin çok anlamlı bir yönü var; çünkü sergi bir süre önce bisikleti ile Gölbaşı’ndan Ankara’ya dönerken “her türlü ışıklı uyarısı, koruyucu giysisi ve trafik kurallara uymasına rağmen” kendisine çarpıp kaçan bir araç yüzünden yaşamını yitiren, Ankaralı Gezginler Grubu üyesi Berk Baysal’ın anısına.
Benim için bir buruk detay da, serginin Ankara’dan Gölbaşı’na yürüdüğüm, araçların nasıl canavarlaştıklarına pedal pedal olmasa da, adım adım tanık olduğum bir günün akşamına denk gelmesi.
Araçların geldiği yöne doğru yürümek riski azaltıyor, ama bisikletle giderken bu yapılamıyor ve ehil olmayan bir ehliyetlinin psikolojisiyle, dikiz aynasında çok özlenecek, özleyecek yürekler kalıyor.
Yalnızlığa randevu verdiğim bu öğlen, Gölbaşı’na, Ezo Gelin’e gidiyordum. Yürürken Ragıp Binzat’ın türküsü: Gölbaşı’na Vardım’ı Arzu Görücü’nün yorumuyla dinliyordum.
Berk’in anısına bu sergi duyurusunu yaparken, bu efkarı da paylaşıyor:
ehliyet sınavlarında şimdilik veterinerlerin değil ama, psikologların da yer alabilmesini diliyorum…
düş hekimi yalçın ergir - 9 aralık 2014 akşamı |
Facebook Paylaşım Sayfası |