- APARTMANDA KOCA KÖPEK VAAAR!
- Ee, n’aapalım? Apartmanda Saksağan Rossini de var??
** ** **
Az önce canhıraş kapı çaldı. Koşa koşa gidip açtım. Apartman
görevlisi hanım ve bir komşu oğlu nefes nefeseydi:
- Apartmanda koca köpek vaar! Biz korkuyoruz, dışarı çıkartabilir
misiniz?
GERİ DÖNÜŞ -1:
Yanıt vermeden önce saliseler içinde aklımdan geçti;
geçen hafta da camımı tıklatmıştı başka bir komşu:
- Arabanın altında yavru bir saksağan var, ben çıkartamam…” demişti.
Zar zor çıkarttıktan sonra, kimse sahiplenmeyince bana kalmıştı.
Çok küçüktü; enjektörle su veriyor, ciğeri - küçük solucanları bölüp
taa boğazının en derinine bırakıyordum. Sabahın köründe doyurmak
için ofise koşuyor, o yedikçe acayip mutlu oluyordum.
Biraz gözü açılınca, adını “Hırsız Saksağan Uvertürü”nün bestecisi
“Rossini” koydum.
Kanarya kafesinin dar geleceği belli olunca da kocaman bir kafes
aldım. Altüst oldu ofis; faksı, yazıcıyı kaldırıp Rossini’yi yanıma,
gözümün önüne koydum. Kafese kat kat tünekler yaptım, daldan dala
uçmanın provalarını yapabilsin diye. Valla konuşup duruyorum,
dinliyor da kerata; biraz zor ayrılabiliriz yakında.
(Şu anda YouTube’da La Gazza Ladra çalarken, geri dönüyorum
apartmandaki koca köpek hikayesine.)
GERİ DÖNÜŞ -1 SONU
- Ner’de köpek??
-Yukarıda; kocaman, korkunnç!!
Merdivenleri çıkmaya başladım. Apartmanın önündeki caféden de
bazıları kapıya gelmiş, merakla içeri bakıyorlardı.
Hal böyle olunca; bu sefer de “Yaa; bilmediğim bir şey mi var da
korkmam mı gerekiyor??” diye düşünmeye başlamıştım. Ama asıl
korkulması gerekenlerin apartmanın dışında olduğunu da biliyordum.
Sonra 3. katta bir çift gözün parladığını gördüm...
GERİ DÖNÜŞ -2:
Aklıma o aslan gelmişti. Sevgili Sabahattin Sürmen anlatmıştı:
Ankara'daki bir elektrik mühendisine yıllar önce delik bir bavulun
içinde Tanzanya'dan 2 yavru aslan getirmişlerdi.
Önce evde bakılıyorlardı, ama azıcık büyüyüp koltuk döşemelerini
yırtmaya başladıklarında Susuz'daki şantiyeye götürülmüşlerdi.
Yavrulardan teki yıkandıktan sonra hastalanıp ölmüş, diğer yavru
şantiyenin maskotu olmuştu.
Derken bir akşam sahibine haber salınmıştı. Yavru aslan yerinde
yoktu. Hemen arkasından, ellerinde çifteleri, köpekleriyle köylüler
tarafından sarılan Susuz'daki metruk bir evde "bir canavar" olduğu
haberi gelmişti.
Uçarak kuşatılan eve varmış, "sakın vurmayın" diye bağırarak
kimsenin giremediği eve dalmış,
karanlıkta pırıl pırıl parlayan bir çift gözle karşılaşmıştı.
Onu kucağına alıp dışarı çıktığında herkes rahat bir nefes almış, bu
sefer de meraklı sorular başlamıştı.
Şantiyedeki deri çantaların parçalanmaya başlandığı günlerin
birinde, büyümekte olan aslan kapının dibinde uyuklarken önünden bir
kedi geçmişti. Kimse n'olduğunu anlayamadan aslan yay gibi fırlamış,
kedinin kuyruğunu ağzından çıkarmışlardı.
Artık Hayvanat Bahçesi'ne teslim etme zamanının geldiği de
böylelikle anlaşılmıştı.
İşte güzelim Efe, o aslanın ya yavrusu, ya da torunuydu, şu anda
n’olduğunu ben de bilmiyorum.
GERİ DÖNÜŞ -2 SONU
Otomatik ışık yandı ve o güzelim azmanı gördüm:
Kollarım ardına kadar açık:
- Gel canııııım, gel güzeliiiiim geeel, gell …
Kocaman bir başı seviyordum, sonra tıpış tıpış aşağıya indik ve
sokakta ona yiyecek verdik. Onu da içeri alamazdım, elimden gelse
apartman kapısının anahtarını verecektim...
** ** **
ŞU ANA DÖNÜŞ:
Önce camım tıklandı; şimdi yanımda bir saksağan var.
Sonra kapım çalındı; az kalsın içeride koca bir köpek uyuyacaktı
Şimdi de kuruyorum ve korkuyorum. Her an kapım tekme tokat çalınıp:
- KOŞUN, KAZAN DAİRESİNDE BİR TİMSAH VAR!... denecek sanıyorum...
düş hekimi yalçın ergir |