müzik odası facebook sayfasından

https://www.facebook.com/muzikodasidushekimiyalcinergir

 

 

ŞANSLI ADAM GREG LAKE & ELVIS PRESLEY

 


(tam şu anda farkındayım ki: bu yazıyı ben yazmıyorum;
yazı beni kullanıyor, kendini yazdırıyor ve parmaklarım yazdırma hızına yetişemiyor…)
** ** **


Dün yalnız olmadığım bir ortamda, bir konser kaydı çalıyordu
ve takılıp kalmıştım şarkı arasında anlatılanlara.


Kulaklıkları takmıştım rahat dinleyebilmek için. Konuşma bittiğinde, dayanamayıp: “ŞAK – ŞAK – ŞAK…” alkışlıyordum -
çevreden garip garip bakarlarken bana.
** ** **

GREG LAKE ANLATIYORDU:

1959

1947 senesinde, İngiltere'nin güneybatısındaki Dorset’te doğmuş dar gelirli bir ailenin çocuğuydu. 12 yaşındaydı, Elvis Presley hayranıydı ve kırık bir gitarı vardı.

Gitarının da tek teli sağlamdı = En alttaki ince mi teli.

O tek telle şarkılar çalmaya çalışıyordu.

Annesine sordu:

- Noel’de bana bir gitar alır mısın?

- Alamayız; paramız yok…

Ama büyük bir sürpriz ile gitar alındı; artık tam 6 teli birden olmuş, ilk akorlarını basmaya başlamıştı:
La minör (tabii ki), Sol majör, Re majör ve Mi minör.

Ve bu dört akorla, hayatının ilk bestesini yaptı: “Lucky Man”.

Şanslı Adam’ın sözleri de vardı; hep aklındaydı, herhangi bir kağıda yazmamıştı.

Sözlerinde; HER ŞEYİ olan şanslı bir adam vardı; sonunda kralı ve şerefi için bir savaşa gidiyor, bir kurşun onu buluyor ve oracıkta ölüyordu - hiçbir para onu kurtaramıyordu.
** ** **

1969

King Crimson grubundaydı. Plaklarının kapağındaki korkunç surattan çocukların ödü kopuyor, kapağın arka yüzünü çeviriyorlardı.


“21. Yüzyılın Şizoid Adamı”nın da bulunduğu bu plakta, muhteşem sesiyle “Epitaph”ı da söylüyordu. Şarkıdaki “Konfüzyonlar” mezar yazıtı olacakken, Epitaph, Dünya müziğini sarsıyordu.

Derken virtüöz bir klavyeci ile tanıştı: Keith Emerson.

Davulcu Carl Palmer’ı da aralarına alıp 1970’de bir grup kuruyorlardı:
EMERSON, LAKE & PALMER.
** ** **

İlk albümlerinin kaydı tamamlanmıştı; ancak plak şirketinin kontratında, plağın A ve B yüzlerinin 21 dakikadan oluşması hükmü vardı ve ikinci yüzde zaman artmıştı; ellerinde başka şarkı da kalmamıştı.

Stüdyoda muazzam bir progresif rock plağı tamamlanmaya çalışılıyordu ve Greg Lake’in bir önerisi vardı:

- Çocukken yaptığım ilk şarkım var; onu koyalım mı?

Klavye virtüözü Emerson bu işe sıcak bakmıyor, dinliyor, sevmeye çalışıyor; ama sevemiyordu.

- Ben bu kayıtta yokum, Pub’a gidiyorum; siz Palmer ile kaydedin istiyorsanız…

Lake ve Palmer kaydediyorlardı. Üzerine bas gitar ekleyip, bir de gitar solo koyduklarında Emerson pubdan geliyor ve kaydı dinleyince şaşkınlıkla beğeniyor, kendisi de çalmak istiyordu.


- Dur ben de çalayım buna… deyince, stüdyoya yeni gelmiş ve yan odada duran ilk synthesiser "Moog" kurcalanıyor ve öylesine çalınarak şarkının sonuna konuyordu.

Keith Emerson o sırada hiç bilmiyordu;
kariyerinde birbirinden karmaşık klavye virtüözitesi varken -
hep Lucky Man’in sonuna "öylesine çalınarak" eklenmiş bölümün en popüler hale geleceğini.

Albüm büyük patlama yapıyordu;
ama 12 yaşında yazılmış şarkı Lucky Man’in yeri bambaşkaydı.

Greg Lake, dev stadyumlarda ağzında sakızıyla o dört akoru basarak kitleleri mest ediyordu. O sözlerin 12 yaşından beri hiç değiştirilmediğini bilmeyenler, şarkının felsefesine Vietnam Savaşı’ndan, Kennedy Suikasti’ne kadar farklı anlamlar yüklemeye çalışıyordu.
** ** **

KRAL ELVIS

San Fransisco’da, Emerson, Lake & Palmer konseri vardı. Menajerleri Greg’e demişti ki:

- Greg; bak otelde oturup hiçbir şey yapmamak yerine, Elvis’i dinlemeye gidelim mi?

Elvis Presley, İngiltere’ye hiç gelmemişti. Onu hiç canlı görmeden, plaklarını dinleyerek büyümüşlerdi.

Tahoe Gölü'ndeki gazinoya gittiler. Orası kırmızı deri kaplı bank tipi koltukları ve üzerinde lambalar bulunan masaları ile kabare gibi bir ortamdı.


Garip olan; orası en fazla 150 -180 kişinin oturabileceği bir yerdi
ve Elvis çok dev ortamlarda sahneye çıkardı -
acaba çakma bir Elvis’i mi sahneye çıkaracaklardı?
** ** **

Derken “2001 A Space Odyssey” filmindeki: “Also Sprach Zarathustra” çalmaya başladı:

- Paaam – paaaam – paaaaam - - - pa paaaaaammmm…..!

Perdenin arkasından elektrogitar ve davul sesi gelmeye başladı, perde açıldı:
Elvis orada duruyordu.

Sırtı izleyicilere dönüktü ve spot ışık gölgesini 12 metrelik bir perdeye düşürüyordu. Olağanüstü bir görüntü vardı; Kral oradaydı.
Birden geri döndü; "Jailhouse Rock" şarkısına başlamıştı.

O anda Greg Lake’in yakınındaki üç kadın bayıldı.

Onları götürdüler ve 30 saniye sonra Elvis 2. şarkısına geçti: "Heartbreak Hotel".

Anında bir kadın daha bayıldı; bu şarkı da 30 saniye sürdü.

Sonra da ötekisi geldi: “You Ain’t Nothing But A Hound Dog…”

Bu da 30 saniye sürdü.
Toplam 2 dakika geçmişti ve ortalık yıkılmıştı. Makyajları akan hanımlar, devrilmiş bardaklar, eşiyle kıskançlık kavgası yapanlar…

Elvis mikrofonda:

- Teşekkürler bayanlar baylar; ben gerçekten buna değmem… derken, Greg Lake de: “Değmek için daha ne yapacaktın???” diye düşünüyordu.

“Love Me Tender”ın başlamasıyla da tüm salon eriyor; Elvis sahneden gittiğinde orkestra devam ediyor, sonra da müzik kesilip tüm parlak flüoresan lambalar yakılıyordu.

Buz gibi kalın bir ses anons yapıyordu:

- Bayanlar, baylar; Elvis binadan ayrılmıştır…

Bina sanki bomboş kalmıştı; herkes kendi başınaydı…

Lake anlatmaya devam ediyordu:

- Bir Elvis şarkısı söylemek için ya çok kahraman olmak gerekir, ya da çok aptal. Çünkü kaybedeceksindir; asla onun gibi söyleyemeyeceksindir. Ben kahraman olmayanım.

Benim doğduğum yerin ekmeğini yiyenler için:

- Kolda kuvvetli, kafada zayıftır… derler; o yüzden şimdi bir Elvis şarkısı söyleyeceğim:
“Heartbreak Hotel”…
** ** **

2016

Ankaralı bir düş hekimi 20. yüzyılda Greg Lake’i seviyor -
okudukça, öğrendikçe 21. yüzyılda Greg Lake’i ÇOK seviyordu.

Ve Ankara’da fena halde havaya girilmiş bir odada,
kulaklığından Spotify’daki Elvis anlatımını dinlerken dayanamıyor;
şarkının başlamasıyla herkes garip garip bakarken yürekten alkışlıyordu...

düş hekimi yalçın ergir / dün http://www.ergir.com

 

(poster hediyesi için sevgili Ayşegül Gencan Tuncer'e teşekkürlerimle)

 

 

Greg Lake’e yeni başlayacaklar için:

Still You Turn Me On:
bir melek mi olmak istiyorsun
bir şair mi
her şey olabilirsin
Ay'daki adam bile
sana bir şey söyleyeyim
bu hiçbir şey ifade etmiyor
bir şarkıcı mı olmak istiyorsun
bir şarkı mı
bir derginin kapağı mı
sana bir şey söyleyeyim
daha yanlış olamazsın
yine de...
beni baştan çıkartıyorsun

https://youtu.be/_8VHHcd0M_o?list=RD2SCmchJTPPo


https://open.spotify.com/track/7byvI5ep95RI1uacOIgiw6



Epitaph:
https://youtu.be/WWtOz7GVxJM?list=RD2SCmchJTPPo



From The Beginning:
https://youtu.be/cKI0d6TMlhM?list=RD2SCmchJTPPo


https://open.spotify.com/track/3rNF7F82GthWbECRE8BZXr



C’est La Vie:
https://youtu.be/2SCmchJTPPo?list=RD2SCmchJTPPo


https://open.spotify.com/track/38uoGUowMdefoLDXcBI6Nc



Lucky Man:
https://youtu.be/89g1P_J40JA?list=RD2SCmchJTPPo


https://open.spotify.com/track/5f0ix00DiRpjMVhLBIA8ml



Watching Over You
https://youtu.be/ZonfDjpi1fA?list=RD2SCmchJTPPo


https://open.spotify.com/track/3y2RZNMKzUutrSIlaIQcHh



The Sage:

https://www.facebook.com/muzikodasidushekimiyalcinergir/photos/a.1825295264363775.1073741828.1823923137834321/1825279474365354/?type=3&theater


Heartbreak Hotel (Tribute to Elvis)
https://open.spotify.com/track/1SczR7fLDkkbQqDijzDzSr

 

 

   Düş Hekimi Yalçın Ergir

Facebook Paylaşım Sayfası

https://www.facebook.com/dushekimiyalcinergir