Arabalar Ağlasaydı...
1993 model arabam bu seneki
1234567890. tamiratına gitti. Bugünkü yepyeni arıza: LPG
gaz selenoidinin çalışmaması.
Yaşlanınca hastalıkların biri daha
bitmemişken öteki başlayabilir ya;
yani bir gün diz derken, öteki gün göz denebilir ya -
bir gün hidrolik akıtması, öteki gün kapanmayan kapı...
geçiip gidiyor işte günlerim.
- Sat şunu kurtul!.. mücadelesinden
de o kadar yoruldum ki.
Ama satmam, satamam. Yıllar önce
Sarı Vosvos’umu sattıktan sonraki özlemimi, unutulmaz
bir dosttan nasıl ayrıldığımı bilirken hem de: http://www.ergir.com/saatli/sari_vosvos.htm
Bir araç düşünün; öğrenci odası
gibi.
Kırtasiyeden alınmış kalem
kutuları, teneke konserve kutuları önümde; muhtelif
bardaklar, termos kapakları, kola vs. koyabileyim diye.
Sol kapıda kağıt havluluk ve
üzerinde rulo kağıt havlu.
Telefon önümde dursun diye monte
edilmiş selfie tutucu, direksiyona tutturulmuş (araç
muayeneye giderken çıkartılan) bluetooth klavye. Sağ kol
koyma yeri olarak marketten alınmış bambu tepsi,
üzerinde bluetooth fare.
Ön camdan bakan sarı plastik bir
banyo ördeği; içine monte edilmiş araç takip sistemi.
Amper sınırlarının limitinde, teki
Wi-Fi modem için 10’a yakın şarj ucu.
Koltuklara giydirilmiş düş hekimi
logolu tişörtler. Kafalıklarda Buff’lar. Duvar posteri
olmasa da ufak tefek resimler, Küçük Prens’ler, deniz
altından çıkarttığım güzellikler.
Çook kullanılmış kürek, tırmanma
halatı, kamp ocağı, işte tabak mabak,
akrebi yelkovanı el ile ayarlanan ön camı olmayan saat,
flaşörleri çalıştıran sac vidası,
müzik çaları açıp kapatan gece lambası ara puarı,
koltuk yanlarında ıvır zıvır koymak için kek kalıpları,
çiçek dikmek için el küreği,
toprak taşımak için kahve çuvalları,
balta (ağaç kesmek için değil elbette)
tanınmaz hale gelmiş bisiklet taşıyıcı,
dürbün, ateş yakma sistemleri,
iple bağlı, 2 ucu açık kurşun kalem,
özellikle Sakarya ve Düzce depremlerinde çok işe yaramış
basit uyku sistemleri
ve trafikçe bulunması şart olanlara ilaveten - tabii ki
hekim bilgisiyle tanzim edilmiş koca ilk yardım dry-bag’i
(kadın pedi dahil; doğadaki yaralanmalarda nasıl işe
yaradığı deneyimiyle),
acil maç durumları için futbol ayakkabıları, dürbün,
minibüsçü mandallı dikiz aynasının üstünde, toplanmış
mis gibi kekik,
üzerinde hala Ilgaz Dağı zirvesinin kırmızı çamuru,
camın iç kısmında dökülmüş yapraklar,
kilometre saatinde 110’un üzerine yapışık küçük kırmızı
kalp,
paha biçilmez anılar - kolları ardına kadar geleceğin
anıları...
Yolculukta bir tek konuşmuyoruz
onunla; ama yıllardır çook güzel şarkılar dinliyoruz
birlikte.
Arabalar ağlamıyorsa bile onun çok
ağlayacağını biliyorum arkamı dönüp gittiğimde; ya da ne
bileyim öldüğümde.
Tokat, Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi’nin sevgili öğrencilerinin önlük
giydirme törenine davet ettiler; yakında yine uzun
yollarda olacağız birlikte.
Yolda bozulsa, kaputundan yine
dumanlar çıksa, bin defa daha tamire gitse;
bu dostumu satabilir miyim sizce?
Yok, çok yaşlıymış, yok hep
hastaymış diye –
daha önce “ayrılık nedir” tatmış olmanın deneyimiyle?
Zaten çoğunlukla yürüyerek ya da en
basit şekillerde keyifle gidiyorum çok yere;
o da arkada sığınacağım bir kulübe, bir oda gibi
duruversin hep gözümün önünde.
Zaten bu tek kullanımlık hayat;
içimize sıcaklık veren canlı - cansız sevdiklerimizle,
anılarımız kadar, henüz yitirmediklerimizle güzel değil
mi sizce?
Hep birlikte gülmeniz, güldürmeniz
dileğiyle...
düş hekimi yalçın ergir - http://www.ergir.com
ankara / yarınki arızadan 1 gün
önce
(bugünkü olağan tamirat
dönüşünde, 24 yıllık dostumla keyifle dinlediğimiz
şarkıyla birlikte):
https://open.spotify.com/track/6f7RfNKTsrrkaS2npWhVWN
|