25 Şubat, Cumartesi gecesi  -  Ayaz.

Televizyonda yıldızlar; tepemde yıldızlar. Bir Anayurt Oteli bulurum elbet Polatlı'da; ama şimdi ilk hedef: Pala Remzi'nin Kamyoncular Konağı...

 

 

Eski bir Yeşilçam filmine yolculuk; 


içeride Kadir İnanır'lar, Yılmaz Köksal'lar, Şener Şen'ler. Buğulu camlar, sıcaktan da sıcak çorba, demli çay.

İçeride sıcak yürekler, yol hikayeleri; içeride İç Anadolu'nun ta kendisi.

 

Ferhat, Bayram ve Ünal ile vedalaşma. Polatlı'ya doğru sessiz karanlıkta yüzme - bir Anayurt Oteli bulabilme öncesi...

 

 

İç Piyasalarda Her Daim Hareketli Dakikalar…

 

Bu satırlar özellikle yurt dışında olup, bizim piyasalardaki son durumları merak edenler için, küçük bir güncellemedir.

 

Tarih; mega “berbat haberler” geçididir. Bu konudaki eğitim, o sıradaki iletişim, nesiller boyu hep büyük savaşlar, büyük salgınlar gibi konuları işlemektedir – işleyecektir.

 

Ama günlük hayattan küçücük kesitler; daha yaşanırken bile fark edilmemekte ya da pek dile gelmemektedir. Günlerin akışında, telaşında ve önemli olaylarında, sosyal medyanın süratle eskiyen paylaşımları gibi unutuluup gitmektedir.

 

Aşağıdaki 2 mikro örnek;
bir bisikletlinin yolda yaşadığı 2 sıradan hadisedir –
aslında, koca bir gönül toplumunun yer üstü zenginliğinin göstergesidir.

 

ÖRNEK 1 / 25 şubat 2017


Geceyarısı; kış ayazında bir bisikletli Polatlı’ya gitmektedir. Kimsecikler yoktur.

 

O karanlıkta, uzun ve yaman bir rampanın sonunda inmiş, yürüyerek devam etmektedir.

 

Dörtlülerini yakmış bir beyaz araba, solundan gelip, hemen önünde durur.

 

Bisikletli yanından geçerken cam açılır ve içerideki sorar:
- Bir problem var mı? Yardıma ihtiyaç var mı? Ben, “Polatlı Bisiklet Grubu”ndanım. Karşı yoldan Ankara’ya giderken sizi gördüm; acaba bir köpek mi saldırdı? diye ileriden dönüp geldim…
#polatlıbisikletgrubu

 

Orada nasıl sıcak bir diyaloğun ardından vedalaşıldığını tahmin edebilirsiniz.
** ** **

 

ÖRNEK 2 / 26 şubat 2017


Öğleden sonra; kara iklimine uygun, üşütmeyen ama rüzgarlı bir havada bir bisikletli Ankara’ya gitmektedir.

 

Çitlerin ardındaki çok sayıdaki köpeğin önünden geçip gitmiştir ama durum bu sefer öyle değildir. Bütün dişetleri ve sivri dişlerini gösteren bir davar köpeği, gök gürler gibi havlayarak dibinde bitmiştir.

 

Köpek aşığı bisikletli iner, çömelir ve en sıcak sesiyle seslenir:
- Geell; geellll…

 

Köpek dursa da kükreme devam etmektedir. Tam o sırada arkalarında Fellini’nin Amarcord filminde görülebilecek KOCAMAAN bir kamyon belirir. Tarifini yapamayacağım acayip bir havalı korna sesi yeri göğü inletir.

 

Köpek toz olur; sanki soluğu karşı tepelerin ardında alır.

 

Bisikletli; arkasında bu sefer de Spielberg’in Duel filmindenmiş gibi duran Büyükşehir Belediyesi’nin kamyonunun şoförüne gülerek el sallayıp teşekkür eder. Şoför de gülümseyerek ona el sallar; solundan geçiip, rampasına sarar.
** ** **

 

ÖZETLE:


Bizim gerçek iç piyasalardaki durum hala bu ve bunun gibidir. “Gayrı”sını bilmem ama, safi milli hasıladaki her daim zenginliğimizdir.

Pala Remzi’nin Kamyoncular Konağı’nda, sudan ucuza şahane yemek yedikten sonra armağan edilen 2 adet “Nazar” damla sakızı da, kapıdaki vedalaşma da bu durumun teyididir…

 

düş hekimi yalçın ergir

 

 

 

 

http://www.ergir.com

 

 

 

 

 

  Düş Hekimi Yalçın Ergir

Facebook Paylaşım Sayfası

https://www.facebook.com/dushekimiyalcinergir