İçeride
sıcak yürekler, yol hikayeleri; içeride
İç Anadolu'nun ta kendisi.
Ferhat, Bayram ve Ünal ile vedalaşma. Polatlı'ya
doğru sessiz karanlıkta yüzme - bir Anayurt Oteli
bulabilme öncesi...
Ama günlük
hayattan küçücük kesitler; daha yaşanırken bile fark
edilmemekte ya da pek dile gelmemektedir. Günlerin
akışında, telaşında ve önemli olaylarında, sosyal
medyanın süratle eskiyen paylaşımları gibi unutuluup
gitmektedir.
Aşağıdaki
2 mikro örnek;
bir bisikletlinin yolda yaşadığı 2 sıradan hadisedir
–
aslında, koca bir gönül toplumunun yer üstü
zenginliğinin göstergesidir.
ÖRNEK 1 /
25 şubat 2017
Geceyarısı; kış ayazında bir bisikletli Polatlı’ya
gitmektedir. Kimsecikler yoktur.
O
karanlıkta, uzun ve yaman bir rampanın sonunda
inmiş, yürüyerek devam etmektedir.
Dörtlülerini yakmış bir beyaz araba, solundan gelip,
hemen önünde durur.
Bisikletli
yanından geçerken cam açılır ve içerideki sorar:
- Bir problem var mı? Yardıma ihtiyaç var mı? Ben,
“Polatlı Bisiklet Grubu”ndanım. Karşı yoldan
Ankara’ya giderken sizi gördüm; acaba bir köpek mi
saldırdı? diye ileriden dönüp geldim…
#polatlıbisikletgrubu
Orada
nasıl sıcak bir diyaloğun ardından vedalaşıldığını
tahmin edebilirsiniz.
** ** **
ÖRNEK 2 /
26 şubat 2017
Öğleden sonra; kara iklimine uygun, üşütmeyen ama
rüzgarlı bir havada bir bisikletli Ankara’ya
gitmektedir.
Çitlerin
ardındaki çok sayıdaki köpeğin önünden geçip
gitmiştir ama durum bu sefer öyle değildir. Bütün
dişetleri ve sivri dişlerini gösteren bir davar
köpeği, gök gürler gibi havlayarak dibinde
bitmiştir.
Köpek
aşığı bisikletli iner, çömelir ve en sıcak sesiyle
seslenir:
- Geell; geellll…
Köpek
dursa da kükreme devam etmektedir. Tam o sırada
arkalarında Fellini’nin Amarcord filminde
görülebilecek KOCAMAAN bir kamyon belirir. Tarifini
yapamayacağım acayip bir havalı korna sesi yeri göğü
inletir.
Köpek toz
olur; sanki soluğu karşı tepelerin ardında alır.
Bisikletli; arkasında bu sefer de Spielberg’in Duel
filmindenmiş gibi duran Büyükşehir Belediyesi’nin
kamyonunun şoförüne gülerek el sallayıp teşekkür
eder. Şoför de gülümseyerek ona el sallar; solundan
geçiip, rampasına sarar.
** ** **
ÖZETLE:
Bizim gerçek iç piyasalardaki durum hala bu ve bunun
gibidir. “Gayrı”sını bilmem ama, safi milli
hasıladaki her daim zenginliğimizdir.
Pala
Remzi’nin Kamyoncular Konağı’nda, sudan ucuza şahane
yemek yedikten sonra armağan edilen 2 adet “Nazar”
damla sakızı da, kapıdaki vedalaşma da bu durumun
teyididir…
düş hekimi
yalçın ergir