O yaz raket alacak durumumuz yoktu
ama öğretmen annem bir öğrencisinden öğrenmiş, ablamla
beni tenis okuluna yazdırmıştı. 2 hafta raketsiz gitmiş,
sonra da Ulus’tan aldığımız bir raketi dönüşümlü
kullanmaya başlamıştık.
Tenis Hocası Demir Ağabey: “Sen
öğleden sonraları da kal!..” dediğinde dünyalar benim
olmuştu. Artık sabahtan akşama kadar kortlardan
çıkmıyordum. Ağır üyeler geldiğinde korttan
sepetleniyor, oradan da kovuluncaya kadar başka kortta -
gerekirse kızgın asfaltta tenis oynuyorduk. Tişört
altında kalan yerler bembeyaz – yüzüm, kollarım simsiyah
dolaşıyordum. Hep güneşten dolayı da kan çanağına
dönüyordu gözlerim.
Gündüzleri müthiş özgürdüm; ama
tenisçi Cimcime’nin: “Bu akşam Mini Golf’e gidelim mi?”
sorusuna “Tamam” dedikten sonra ona ikindi telefon
etmiş:
- Ben gelemeyeceğim; banyo yaptım,
saçlarım ıslak… gibi appppppptal bir mazeret
uydurmuştum.
Çünkü söylemeye utandığım bir neden
vardı:
"Akşamları annem beni dışarıya
göndermiyordu”. Karizma bozulmasın derken daha salak bir
duruma düşmüştüm.
Sonra turnuvalarda teneke kupalar
geldikçe takım oyuncusu olmuş; kulübe para ödenmesinden
de kurtulmuştum. Üniversiteye başladığımda artık tenis
antrenörlüğü de yapmaya başlamış, hayatımın ilk maaşını
kazanmıştım.
Hemen eve çikolata, kendime mavi
Adidas Gazelle ayakkabı almış; o akşam Günseli’yi de
“Acaba burada bir gün yiyebilecek miyim?” dediğim Pizza
Pino’ya götürmüştüm. İki dirhem, bir çekirdek evine
gittiğimde kapıyı babası açınca kalbim duracak sanmış,
hele adam halıya yatarak bir şeyler anlatınca ter içinde
kalmıştım.
O pizzacıda: “Hesap lütfen…” derken
ve ilk kazandığım parayla öderken fark edecektim:
O gün birden büyümüştüm.
Yanıldığımı çok sonra anlayacaktım.
Üniversitede Hacettepe’nin tenis
takımının hem oyuncusu, hem de antrenörüydüm. Cebimde
harçlık, resmi izinle üniversite - üniversite
turnuvaları gezmekteydim. Fena halde popüler ve
torpilliydim.
“Tenis öğreteyim mi?” gibi şahane
bir mazeretim vardı – çantamda raket, etrafımda tenis
öğrenmek isteyen öğrenciler – hocalar, yıllar birbirini
kovalıyordu.
Askerlik yaparken tenis öğrenmek
isteyen ve hayatında hiç spor yapmamış Göz Doktoru
komutanım gelip beni evden alıyor, sürekli dağa taşa
attığı toplarını topluyordum. Ama Silahlı Kuvvetler
Tenis Turnuvası süper tatil oluyor, Jandarma’ya az
ötemde duran madalyayı kazandırıyordum.
** ** **
1999 – “Sonuncu!..”
Derken hayatıma tenisin Eric
Clapton’u (bence Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük
milli tenisçisi) Hakkı Özgenel giriyordu.
http://www.ergir.com/hakki_ozgenel.htm
Artık Monaco'da, Prenses
Caroline'in önünde bile maç kazanmış Hakkı'yla muntazam
tenis oynuyor, sürekli 6-0, 6-0 yeniliyor; ama çook
şeyler öğreniyordum.
Ve Hakkı’yla oynayabilmenin farkını
görüyordum. Turnuvaları kasıp kavuruyor, 1999’da Veteran
Tenis Milli Takım oyuncusu oluyor, göğsümde Ay Yıldızlı
forma ile ülkemi temsilen Almanya’daki önemli "ITF
Italia Cup" tenis turnuvasına gidiyordum.
“Rezalet”tim.
Buralarda havam bin beş yüzdü, ama
sınır dışına çıktığım anda bir zavallıydım. Karşımda
mesleği tenis olanlar, Dünya turnuvalarının gedikli
isimleri vardı ve kurallar gereği benimle de oynamak
zorundalardı.
Allah’ım; bu kadar mahcup olduğumu
hatırlamıyorum. Kortta ürkek bir fare gibi dolaşıyordum.
Karşımdan füze gibi servisler geliyor, canımı zor
kurtarıyordum. Bazı servislerde raket elimden metrelerce
öteye düşüyor, izleyenlerden utanarak gidip alıyordum.
Puan almaya değil, şişlenmemeye konsantreydim. Kimse,
ama hiç kimse seyretmesin istiyordum maçlarımı.
Seyircilerin: ”Koşun, koşun; şur’daki maçı bi seyrediiin
:))))” dediklerini düşünüyordum. O topun rüzgarının
uğultusu - rakibin raketinden çıkan top mermisi sesi
hala kulaklarımdadır.
SONUNCU’ydum. Tek oyun alamadan
arka kapıdan ülkeme dönmüştüm. Ama burada yine kupalar
almaya başlamış, kendimi yine bi bok sanmaya
başlamıştım.
** ** **
2014 – “Sonuncu!..”
Dünya Tıp Ve Sağlık Oyunları
Sonuncusu?
2014; World Medical Games - tenisçi
olarak Avusturya’daki “Dünya Tıp & Sağlık Oyunları”na
katıldım ve ilk maçta şampiyon olacak tenisçiye ucu
ucuna da olsa yenilerek sonuncu oldum.
** ** **
2017 – Mayıs
Bugün Hakkı Özgenel’e yine
yenildim. Bu da bana bir ders olsun. Yeniden başlıyorum
birer birer, emek emek öğrenmeye; çok şahane bir tenisçi
olmak için ileride...
düş hekimi yalçın ergir
http://www.ergir.com
|