(dost ayağa da bakınca)

 

Bugün öğleden sonra koltukta oturan küçük hastamın ayakları;

ne kadar masum, ne kadar teslim olmuş.

 

 

İçimden öyle:

“ gitmiyorsun bir yere; burada kalıyorsun;

bozulmana, kaşarlanmana, kazıklanmana, kazıklamana izin yok!...”  demek geliyor ki.

 

Ne kadar üzülürüm o ayaklar koltukta mum gibi durmaya başladığında,

ya da zehirli bir sarmaşık gibi üst üste atıldığında,

 

o cırtcırtlar bağlandığında,

çorap saklandığında.

 

“Eee; bugün ne yaptın bakalım?”dan sonra,

“peki, hangi dersane?” diye sorduğumda.

  

İçimden öyle:

“bundan sonraki randevun yan bahçede,

ekranda değil - toprakta misket oynayacağız” demek geliyor ki.

 

 

İçimden o kadar çok şey geliyor,

 

içim o kadar içime sığmıyor ki...

 

** ** **

düş hekimi yalçın ergir

(6 mayıs / 22:00 - bütün hastalar gittikten sonra;

Supreme’i dinler, hayaller kurarken)

 

PANO'YA DÖNÜŞ