http://www.milliyet.com.tr/2006/08/06/yazar/civaoglu.html

 

06 Ağustos 2006 / Pazar 

 

Ayılar ve insanlar

 

Hangi dişi ayının başında, izin, hesap, hatta dayak makamı bir erkek ayı vardır?
Hangi arı, kime sorar hangi çiçeğe konacağını?
Hangi tohum yadırganır, başka rüzgârlara kapıldığında, başka topraklarda boy attığında?
Yukarıdaki satırları, diş doktoru Yalçın Ergir'in kitabından yansıttım. (*)
Onun satırlarıyla yazıyı sürdüreyim...
...............................
"Bir de 'yumuşak G tipi' cezaevleri vardır, görünmez duvarlardan oluşan.
İhale edilmez, taşeron kullanılmaz; kendimiz atar temelini, kendimiz yaparız inşaatını.
Hangi kaplan, bir sandalyede 08.30-17.30 arasında mum gibi, çoğu kez gözleri bir ampuldeki satırlarda, sağ ön pençesinin ikinci ve dördüncü tırnaklarını ara sıra kımıldatarak oturabilir?
Hangi suaygırı, öğlen diğer su aygırlarıyla yemek sırasına geçip sonra da koşa koşa sandalyesinin başına döner? Hangi kuş, hep o dalda öter, hangi balık hep o kabarcıklara bakarak ömrünün en güzel yıllarını heba eder; insanların eline düşmüşlerin dışında?
Kaçımız tam şu anda pencereden baktığımızda, karşıda gözüken ağacın altına uyuklamaya, aşağıda salına salına yürüyen karşı cinsi kovalamaya gidebilir ya da dört metre ötede ihtiyacını giderebilir?
Hangi orangutan her sabah aynada telaşla yanaklarındaki ya da bir ceylan arada bacaklarındaki kılları temizler?
Hangi kertenkele utanır çıplaklığından, ta kendisi gibi oluşundan?
Hangi pars kurup ağaca pusu, aşağıdan geçecek başka parsı paramparça yapma planları yapar?
Hangi jaguar zorunlu bir misafirlikte bulabilir kendisini ya da hangi sırtlanda olabilir ormanları yönetecek güç, aslanların, fillerin arasında?
Hangi gelincik açmak, hangi fırtına esmek, hangi yanardağ patlamak için bir form doldurur, geçmişi soruşturulur?
............................
Kurallar, maddeler, 'Sonra ne derler?'ler, şablon yaşamlar, emredilmiş giyimler, uygun görülmüş görünümler, tırnakları sökülmüş davranış biçimleri, dikenli tellerle çevrilmiş düşler, düşünceler; başlarında kendileri de hükümlü nöbetçiler...
Doğaya aykırı olan, doğal olmayan her şey eninde sonunda mutsuzluk verir.
Şikâyet etse de; yaşamda, aşkta, çoğu insan kendi kafesinin sınırlarını kendi çizer."
.............................
Neden bu doğaya aykırılık?
Dünyamız, doğumundan bu yana 4 milyar 600 milyon yıl boyunca 4 kez "mega" darbeler alarak canlı türlerinin neredeyse yüzde 70-90'ını yitirdi.
Örneğin 438 milyon yıl önce yarımkürede tek bir kıta vardı: Goldwana...
Kuzey Yarımküre tamamen okyanustu.
Goldwana, kuzeye doğru hareketlenince, kuzeyde muazzam buzullar oluştu.
Bu yeryüzündeki ve denizlerdeki canlıların yediği ilk darbeydi.
Sonra mevsim normallerine dönüştü.
400 milyon yıl önce bu kez dünyaya freni patlamış(!) neredeyse mikro bir gezegen büyüklüğünde asteroit çarptı.
Canlıların yüzde 70'i telef oldu.
Canlılar bu ölümlü dünyaya neşe vererek yeniden yayılırken birden yerkürenin her yerinde volkanik patlamalar oldu.
Göğü küller kapladı. Güneş görünmüyordu.
Canlıların yüzde 90'ından fazlası yok oldu.
Ve 213 milyon yıl önce, dinozorlar, uçan dev kuşlarla Jurassic dönemine girmişti dünya.
Bu kez de 10 km çapında bir asteroit, Meksika'nın Yucatan Körfezi dolaylarına çarptı.
Gene kararan atmosfer, soğuyan dünya... Sonuç dinozorların da yok oluşu.
Sonra dünyanın güneşe astronomik açısının değişimiyle, korkunç bir buzul çağı dönemi başladı.
Şimdi sonlarına yaklaştığımız o 10 bin yıllık ılık dönemlerden birindeyiz.
.............................
Ya dünyanın geçirdiği bu 4 kıyametten daha fazla büyük felaket?.. 5. bela?
İnsanın evrimleşmesi; "homosapien" olabilir mi bu 5. bela?
İnsan gibi insanlar hariç "olasıdır..."
..............................
(*) Yalçın Ergir /Düş Hekimi-2/ Çınar Yayınları

g.civaoglu@milliyet.com.tr

 

düş hekimi yalçın ergir

http://www.ergir.com