"BABA"NIN ÖLÜMÜ
Mete'nin babası öldü.
Mustafa Şevket Uğurlu da, bir avuç kalmış son kuşlardan biri daha, kocaman kanatlarını çırparak uzaklara, güzel ülkelere,
kendisinden önce konmuş sevdiklerinin yanına,
hiç acele etmeden bir süre sonra yanına gelecek buradaki sevdiklerini beklemeye gitti.
Rize Fındıklı'da küçük bir çocukken, yolda önünde yürüyen bir büyüğünü geçmek zorunda kaldığında:
- Geçebilir miyim? diye izin isteyişini gören babasının onu bir kenara çekip, bu öğretilmemiş - içten gelen davranış karşısında kendisinden ne kadar umutlu olduğunu söyleyen sözleri bir ömür aklından çıkmamıştı.
Aradan yıllar geçmiş; çocuk ruhundaki bu saygı, karış karış görev yaptığı ülkesine, kendisine emanet edilmişlere de devam etmişti.
Kaymakam olarak Kars Çıldır'da bulunduğu 1964 kışında, bir gece küçük kızı Leyla hastalanıp havale geçirdiğinde kendilerine çok yardım eden doktoru bir süre sonra bir görevini yerine getirmediğinde, içi parçalanarak da olsa görevinden almazsa, kendisinin de görevini yapmamış olacağının bilincindeydi.
Mustafa Şevket Uğurlu'lar, üzerinde D.M.O. yazan kalemleri, devletin tek kağıt sayfasını çocuklarına kullandırmayan, altları pençeli ayakkabıları ile büyük rakamlı sorumlulukları son kuruşuna kadar hakkını teslim eden, adam kayırmayan, kayırtmayan,
pazar günü de olsa traş olup, kravat takan, vicdanının sesi hiç kısılmamış bir kuşağın son temsilcilerindendi.
** ** **
Mekanın Cennet olsun Mustafa Amca, güle güle;
lütfen babama da selam, sevgi, özlemimi söyle,
bir süre sonra, bir başka boyutta,
hep birlikte yeniden, sonsuza dek kucaklaşmak üzere...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com