BASİT BİR DENEMEYDİ
Basit bir deneme olacaktı.
Ne defalarca Discovery Channel’da gösterilecek; ne tıp, ne de edebiyat tarihine geçecekti
ama ‘benim denemem’ olacaktı.
Zemheri ayı bile olsa, tam ‘öyle hissederken’, ‘öyle hissedebilirken’,
‘bunun için yanıp tutuşurken’ denenmeliydi
ve denendi;
kimse ‘aferin’ demedi ama başım mavi göğe değdi.
Başım şiddetle yere değebilir, darmadağın olabilir, trafiği de tıkayabilirdim
ama iyileşir iyileşmez mavi göğe değinceye kadar yine dener,
öyle ya da böyle, sonunda mutlaka değerdim.
‘Guguk Kuşu’ filminde, bir akıl hastanesinde yatan Randle (Jack Nicholson) diğer hastalarla, çok ağır bir çeşmeyi kaldırabileceğine dair iddiaya giriyor, boynu kasılıncaya, damarları çıkıncaya, zangır zangır titreyinceye, yüzü kıpkırmızı oluncaya kadar deniyor
ve başaramayınca:
- ‘Ben en azından denedim’ oluyordu beynime kazınan, hayatım boyunca beni önce yollara düşürüp, gerisine yollarda karar verdiren cevabı.
** ** **
Bugün şehrin dışındaki bir tornacıya gidip, yirmi santimlik dev ambar çivilerini oyduracaktım. Çivilerin içlerine tükenmez kalem uçları koyacak, eşe dosta nesiller boyu kullanabilsinler, hatta çivi yazısı bile yazabilsinler diye dağıtacaktım.
Sırt çantama beş kilo çiviyi koyup, atlamıştım vefakar bisikletim Kalender’e. Ani bir frende ya da mazot dökülmüş bir dönemeçte, her an bir Hint Fakiri’ne ya da bir kevgire dönüşebilirdim.
Yollarda bir ben, bir Kalender, bir de Lodos kaldığımızda, çıkarttım fotoğraf makinamı ambar çivilerinin arasından
ve durup poz verenin değil;
var gücüyle pedallara basanın, bantsız kanatlarıyla uçanın, kalbi pır pır çarpanın,
kulaklığından büyük dolaşımına en sevdiği şarkılar karışmakta olan adamın,
‘gözü kara’nın değil – Karagöz’ün gölgesini çektim.
Sanki bisikletin gidonunu tutan ben değildim;
nasıl olsa birisi tutuyordu, tutardı işte, ben nasıl olsa düşmezdim,
hatta diğer elimi de bırakabilir, kollarını martı gibi açmış, pistte burnunu kaldırmış,
mavi göğe ellerini değdirmek üzere olan, yerde küçüldükçe küçülen bir gölgenin de fotoğraflarını çekebilirdim.
Ve kıvılcımlar çıkartarak döndüğümde yeryüzüne, bastırıp Fırat Color’a fotoğrafları; resmini yapabilmesi için Abidin’e bile verebilirdim.
** ** **
Bugün basit bir deneme yaptım.
Tarih ileride dünü de, bugünü de mutlaka yazacak;
dün de, bugün de çok önemli hadiselerle hatırlanacak
ama bugün hep benim aklımda,
mavi parmak izli fotoğraflara heyecanla baktığımda
başımın döndüğü, muhteşem bir zemheri günü olarak kalacak...
51 Kasım / düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com