PETER ILICH TCHAIKOVSKY'LE BİR EYMİR UVERTÜRÜ
... bugün ise çok yoğun işim vardı;
hastaların yanı sıra, bir televizyon kanalındaki söyleşi için bir de konuğum vardı.
Ama öğlen, bugünkü yoğun iş temposu arasında tamamen kendime ait,
kurtarılmış, kimseciklere kaptırmamam gereken,
tepe tepe kullanabileceğim tam yetmiş dakikam vardı.
** ** **
Her yanı saran fareleri, devleşmiş kavak ağacını,
farelere karşı savaşan kurşun askerleri ardımızda bırakmıştık.
Arkamda Maşa'yla, Tarpan'ın sırtında;
iki nala şeker ülkesi yollarındaydık.
Tarpan'ı bağlamış, Kasım sonu olmasına rağmen üzerimde tişörtle,
Or-An'dan Eymir Gölü'ne doğru inmeye başlamıştık.
O dik yarıklarda, bu öğlen tamamen kendilerine ait,
kurtarılmış, kimseciklere kaptırmamaları gereken,
tepe tepe kullanabilecekleri tam yetmiş dakikaları olan,
çoğu arabalı, yüz binlerce Ankaralı'dan, "sadece" biz vardık.
Çam ağaçlarının altında, çikolatadan İspanyol dansını, kahveden şark dansını,
çaydan Çin dansını, kurabiye ve şeker çobanlarından Rus dansını seyretmiş,
Gül valsi ile dans etmiştik.
Ardından Kuğu Gölü'ne varmıştık.
Kan ter içinde yukarıya; Or-An'a tırmanırken arada dönüp, ardımızdaki pastoral senfoniye bakıyorduk.
Tepeye varıyorduk;
zaman dolarken, sırtımızdaki çantalarla koşuyorduk.
** ** **
Son dönemeçte uyanıyordum,
"önünde yedi dakika kalmış" Maşa'yla değil,
"ardında yetmiş sene bırakmış"la
doğa uvertürünün finalini paylaşıyordum...
düş hekimi yalçın ergir / 23 kasım http://www.ergir.com