Bir Yaş Günü
Yaş gününe gelmiştim, her taraf balonlarla doluydu;
çocuklar en güzel elbiselerini giymiş, odadan odaya koşuyordu.
Ben de jilet gibiydim, Tunç da.
Tunç’un annesi, teyzesi, yengesi ve diğer anneler misafir odasında otururlarken;
babası Ziya Bey de mutfakta Tunç’un eniştesiyle sohbet ediyordu.
Süt dişleri değişmekte olan çocuklar içerde oynarlarken, biz Tunç’la piyanonun yanında itişip kakışıyor;
ardından da Karaoğlan filmindeki Camoka gibi birbirimizin göğüs kafesini nefessiz bırakacak şekilde mengene gibi sıkıyorduk.
Derken Tunç’a sol elimi kaptırdım.
Üç parmağımı tersine doğru bükmeye başlamıştı;
acıdan kıvranıyordum, o ise insafsızca bükmeye devam ediyordu.
Artık dizlerimin üzerindeydim;
inim inim inliyordum, üç parmağım da kırılmak üzereydi.
Tunç’a yalvarıyordum ama şansım yoktu; şakanın boku çıkmıştı.
Aslında annesi Nurten Hanım’a bağırmalıydım; az ötede oturuyor ve bizi görmüyordu.
Derken Tunç acıdı;
parmaklarımı bıraktı.
Oysa annesi bizi bir görse, ya koşup bizi ayıracak; ya da babası Ziya Bey’i çağıracaktı.
Ben acımdan, biraz da utançla ağlamaklı bakarken, Tunç’a çıkışacak;
belki Tunç da gidip, yatak odasına kapanacaktı.
** ** **
Yaş günlerinde en temiz kıyafetleriyle boğuşur çocuklar;
çoğu zaman düğmeler kopar, bazen de burunlar kanar.
Ben ise bu yaş gününden morarmış parmaklarla çıkmıştım;
bir başka yaş gününde hiçbir şey hatırlamayacağımı -
belki de bu sefer Tunç’unkiler bakmazken kolunu kapıp, son noktaya kadar kıvıracağımı biliyordum.
Yazdıklarımı ise şimdilik hatırlıyorum;
çünkü sizlere Tunç’un kızı Esin’in “dünkü” yaş gününden bir kesit sunuyorum.
Tunç 1957’nin 1 Şubat’ı, ben ise 27 Ağustos’u doğumluyuz;
ben bir Ortodonti Uzmanı'yım, Prof. Dr. Tunç Şafak ise mikro cerrahi ağırlıklı bir Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah.
Aslında parmaklarımızın kıymetli olduğunu biliyoruz;
ama yaş günlerimize daha çoook var ve umutluyuz,
nasıl olsa dünü de unuturuz…
düş hekimi yalçın ergir - 1 Nisan 2007 / Ankara
kardeş sunum:
http://www.dushekimi.com/manifesto_s.htm
** ** **