Pazar günü bir düş gördüm;
Kürşat Teker aslında bir Ortopedist değil miydi?
Peki birlikte motorlarımıza atlamış nereye gidiyorduk??
Önümüze çıkan ineklerin arasında slalom yapıyor, tünellerden geçiyor, hep kuzeye yol alıyorduk.
Uğradığımız yerlerde istediğimizin beş misli yardım alıyor,
arka planda dekoru tamamlayan köpeğin önündeki bebelerle dostluklar kuruyorduk.
Ne kadar garip bir yerdi burası -
sanki güneş ışığı hiç sızmıyordu. Ağaç gövdelerinin sanki sadece kuzeyi değil, her tarafı yosundu.
Ve büyüleyici yürüyüş sonucu karşımıza saklı şelale çıkıyordu.
İki sokak çocuğuna gün doğmuştu;
evde oturup, uzaktan kumandayla şelalede yüzenleri seyredecek halleri yoktu.
Bir yandan içinde yüzdükleri suyu içerlerken,
bir yandan da onlarca metreden akan billur su, mermi gibi başlarına düşüyordu.
Düşümden uyanırken iki motorlu Ankara'ya,
gece de öteki yarısına yaklaşıyordu.
Bir düş görmek için sadece yola çıkmak gerekiyordu;
çünkü dere nasıl olsa akıp yolunu buluyor,
kimi zaman bir yaz düşü,
kimi zaman da şelale olup bir yaz duşu oluyordu...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com