- Gider misin?...
- Giderim!...
Elbette Everest’in komşusu, 8501 metrelik dünyanın 4. yüksek dağı Lhotse’ye tırmanacak Tunç Fındık’ın ekibine katılır, onlarla dünyanın çatısı Himalayalar'da günlerce yürüyerek, kan değerlerimi azalan oksijene uyumlayarak 5364 metredeki Everest Ana Kampı’na kadar giderim.
Dergilerinin yazarı olduğum “Anadolu Hayat Emeklilik”in desteğiyle, bedenin 365 gün kalamayacağı uygarlığın dikey limitinde, geceleri soğuktan çıkılmaz çadırda, donmaması için kameramı da içine aldığım uyku tulumumda, mürekkebi asla donmayacak kurşun kalemimle, ledli kafa lambamın ışığında, dünyanın kiremitlerinde yaptığım uzun yürüyüşün satırlarını yazarım...
ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK ile Himalayalar’da
Katmandu’dan Everest Ana Kampı'na
Aslında donmuş bir su kitlesi olan, altından denizaltılar geçen Kuzey Kutbu’na, Arktik ayazında ilk kez 6 Nisan 1909’da Robert Edwin Peary ulaşabilmişti. Gerçek bir kara – gerçek bir kıta olan Antarktika’daki Güney Kutbu’na ulaşabilmeyi ise ilk kez son viking Roald Amundsen 12 Mayıs 1926’da destansı, bir o kadar dramatik bir şekilde başarmıştı.
Dünyanın en büyük sıradağlar dizisi, doğudan - batıya Türkiye'nin bir buçuk misli uzunluğundaki Himalayalar’ın en yüksek dağı olan, o yıllarda yüksekliği 8848, şimdi ise 8850 metre ölçülen Everest’e ise 1953’e gelindiğinde hala çıkılamamıştı. Yani henüz NASA kurulmamışken, ama öncüsü NACA insanı uzaya göndermenin çalışmalarını yaparken, Everest 50 milyon senedir insanla tanışmamıştı.
Derken 29 Mayıs 1953’te, Yeni Zelanda’lı (Sir) Edmund Hillary ve Şerpa Tenzing Norgay zirveye ulaştı. Daha doğrusu Şerpa Tenzing Norgay, Edmund Hillary’yi Everest’in zirvesine ulaştırdı. Yıllar içinde zirveye ulaşmak için yeni rotalar belirlenirken Everest, ekspedisyonuna katılan her sekiz kişiden birisinin canını aldı.
Türkiye’den sadece iki dağcı: Nasuh Mahruki ve Tunç Fındık stratosferin dibindeki son dünya noktasına, oksijensizlikten beyin fonksiyonlarının bile sekteye uğradığı irtifaya ulaşabildi.
Nasuh Mahruki 17 Mayıs 1995’te Everest’in Tibet tarafındaki kuzey rotasından zirveye ulaşmıştı.
Tunç Fındık ise 23 Mayıs 2001’de sürekli değişen ve çok tehlikeli Khumbu Buzulu’nun olduğu Nepal’deki güney rotasından tırmanmıştı.
Her ikisi de oksijenin & basıncın deniz seviyesinin üçte birine düştüğü dünyanın tepesine, zihinsel ve bedeni fonksiyonlarını yitirmemek için oksijen desteği ile varabilmişlerdi.
Bu kadar iyi dağcıların olduğu ülkemizden sadece iki dağcının Everest Zirvesi yapabilmesinin nedenlerinden birincisi, insan bedeninin 4-5 bin metreden sonraki ortama uyumunun uzun bir süre alması, akciğer ya da beyin ödemi gelişmemesi için Ağrı Dağı’nın zirvesinden de yüksek 5364 metredeki Everest Ana Kampı’na varıncaya kadar belirli irtifalarda konaklayarak aklimatizasyonu (irtifa uyumunu) sağlayabilmesi – daha sonra da ileri kamplarda yeni aklimatizasyon sürelerini tamamlayarak oksijen desteğiyle yaşam – ölüm sınırına varması;
ikincisi de, Everest kadar yüksek 10000 dolarlık tırmanış vergisiyle birlikte en az 65000 dolarlık rehberli bir maliyet zirvesini aşmak zorunda olması.
Tunç Fındık şimdi de dünyanın Everest, K2 ve Kangchenjunga’dan sonra 4. yüksek dağı olan Everest’in komşusu 8501 metrelik Lhotse Dağı’na tırmanacak.
Bu tırmanış için Tunç Fındık’ın ekibine İstanbul’dan Ayşen Erdil’in de katılımıyla, önce Nepal Krallığı’nın başkenti Katmandu’ya gidiliecek. Daha sonra, mikrobik açıdan çeşme suyuyla diş fırçalamanın bile riskli olduğu 1400 metre yüksekliğindeki Katmandu’dan pırpır bir uçakla Himalayalar’ın eteklerinde - 2800 metredeki Lukla köyüne gidilecek. (Küçücük uçakların dağın eteğindeki bir tarafı uçurum pistin eğiminden kendilerini aşağıya salarak havalandıklarını duymuştum.)
Daha sonra Solu-Khumbu Boğazı’na girilerek Tibet göçmeni “Şerpa”lar, Tibet öküzü “yak”larla birlikte sekiz gün sürecek yürüyüş başlayacak. Manolya ormanları, orman gülleri, dua tekerlekleri, patates tarlaları, beyaz bulutların arasından, yoldaki “Om Mani Padme Hum” mantrası kazınmış Budist mani taşlarının solundan geçilecek. Budist manastırlarda, çadırlarda, Şerpa köylerinde konaklanarak günler boyu dünyanın çatısındaki ana kampa yürünecek.
Oksijenin azalması, havanın incelmesi daha 2800 metredeyken hissedilirken, belirli bir irtifanın üzerine helikopterler de çıkamadığı için akut dağ hastalığına yakalananlar yaklarla aşağı irtifalara geri gönderilecek. Eğer hastalık tablosu ağırsa, hasta Gamow Çantası denilen silindirik bir çantaya konulup bisiklet lastiği şişirilir gibi içeri hava pompalanarak yapay bir basınç yükselmesi sağlanacak.
Bir ek bilgi olarak: Everest Ana Kampı'nda havanın basınç ve oksijen düzeyinin deniz seviyesine göre yarı yarıya, zirvede ise üçte bir oranına kadar düşmesi, helikopter pervanesinin dönebileceği yeterli moleküler yapıdan yoksun olması, bu irtifada ancak jet motorlu uçakların ya da sıcak hava balonlarının uçuşuna izin verebilir.
Geceleri, Himalayalar’ın eksi 10'ları, 20'leri gösteren soğuğunda, rüzgar sesinden uyunmaz çadırlarda, polar giysilerle girilmiş kaz tüyü uyku tulumlarında geçecek. Hatta donmaması için fotoğraf makinası, kaynatılmış içme suyu da uyku tulumunun içinde kalacak.
Yakların boynundaki çan sesleri arasında, bir zamanlar kalp ve akciğere ilişkin verilerin toplandığı, deneylerin yapıldığı 4570 metreler geride kaldıktan sonra, dünyanın en yüksek manastırları, donmuş nehirler geçilecek; pek çok ülkenin seçme tırmanıcısının buluştuğu, dünyanın yedi kıtasındaki en yüksek zirvelerin bazılarından daha yüksek ya da aynı yükseklikteki Khumbu Buz Çağlayanı’nın dibindeki Everest Ana Kampı’na varılacak.
İşte bu aşamada, fotoğraf makinası için sıfır derece santigrata kadar çalışabilen hafıza kartlarına değil, eksi yirmi beş derece de çalışabilen ‘exreme’ kartlara ve not tutmak için asla mürekkebinin donma sorunu olmayan kurşun kaleme bel bağlamak gerekebilecek.
Bir sabah saat 05:00’te, düşük basınç bulutları gizlemeden önce, Gorak Shep’ten 5545 metredeki Kala Pattar’ın Budist dua bayraklarıyla dolu zirvesine tırmanılınca, bütün ihtişamıyla karşımızda Dünyanın Ana Tanrıçası Everest ve oynak Khumbu Buzulu, ardında da Tibet duracak.
Bizler Nepal’da, Everest’in güney yüzündeki 5364 metredeki Ana Kamp’tayken, aynı anda Petrol Ofisi’nin sponsorluğunda ODTÜ’lü dağcılardan oluşan on bir kişilik bir ekip de Everest’in kuzey tarafında, Tibet’teki 5200 metredeki Ana Kamp’ta Everest Zirvesi’ne Mahruki’nin rotasından oksijen desteksiz ulaşmanın, ilk Türk kadın dağcıyı zirveye çıkarmanın hazırlıklarını yapıyor olacak. (Petrol Ofisi – Everest ekibinin Ankara’dan ayrılış fotoğrafları: http://www.ergir.com/2006everest.htm )
Yani bütün ekipler güneydeki ve kuzeydeki ana kamplardayken bir taburenin, bir kayanın üzerine çıkan ya da zıplayan dünyanın en yükseğindeki Türk olacak.
Yıl boyu uyum sağlanamayacak ve dolayısıyla kalınamayacak - oksijenin yarı yarıya düştüğü Everest Ana Kampı’nda geçen uyum sürecinden sonra Tunç Fındık ve Lhotse zirvesi ekibi de daha sonra kendilerini kar körlüğü, soğuk ısırmasından koruyarak, uyum sağlama süreci yaşamamış bir insanın üç dakika içinde kendinden geçeceği, on dakika içinde oksijensizlikten öleceği Lhotse irtifası için daha yüksek irtifalardaki kamplarda uyum sürecine başlayacak.
Ve Mayıs ayı biterken batılılar beton imparatorluklarına geri dönecek;
bu zirveler, bu dağ yolları, bu manastırlar sanki sonsuza kadar dinmeyecek Muson yağışlarıyla başbaşa kalacak.
Şu anda iç savaşın eşiğindeki, Mao’cu gerillaların yol kestiği, genel grevin kapıda olduğu Nepal Krallığı'nın Katmandu’sundan - Everest Ana Kampı’na kadarki güzergahta yaşayacaklarım, yaşamak için nefes nefese kalacaklarım,
elbette üç beş kelimeye sığan günlük paylaşımlarımızdan,
birbirimize öğretip, öğrendiklerimizden,
sorup, cevap alabildiklerimizden farklı olacak.
Bu “ya şimdi, ya hiç...” yolculuktan dönebilmek;
dönüşte de bulabilmek dileği
ve çok sevgilerimle...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
Ankara / 851 metre
8501 metrelik Lhotse Zirvesi ekibinin, Everest Ana Kampı’na kadarki yolculuğunda, ekibe kabul eden Tunç Fındık’a,
onu küçük bir çocukken elinden tutup dağlarla tanıştıran dayısı Dr. Yücel Tanyeri’ye,( yani “Gider misin?...”e)
ve bu araçsız, kredi kartsız, elektriksiz, haberleşmesiz, mutlak sağlıklı olmayı gerektiren, dünyanın kiremitlerindeki yolculuğuma ve paylaşılmasına destek olan Anadolu Hayat Emeklilik’e,
sonsuz teşekkürlerimle.
Tunç Fındık: http://www.tuncfindik.com
Anadolu Hayat Emeklilik: http://www.anadoluhayat.com.tr/
(güzergahın “1. bölüm”deki fotoğraflar internet ortamından derlenmiştir)
1. bölümün sonu
DİĞER BÖLÜMLER SUNUM VE DÜZ YAZI OLARAK:
düş hekimi belgeselleri: http://www.ergir.com/belgeseller.htm