fonda çalan: gone the rainbow / peter, paul & mary

(internet explorer dışındaki gezginlerde dinlenemeyebilir)

 

 

 

 

 

"düş'hane"

bir  ventrikülden, bir ventriküle bakış:

http://yucel-tanyeri.blogspot.com/2008/07/dhane.html

 

 

Genellikle yaşamın önemli bir kısmı iş ortamlarında geçer; bir bakıma en rafine zamanların armağan edildiği bir dünyadır işyerleri.

 

Madem tek kullanımlıktır bu yaşam ve madem emeklerinin karşılığında geçinip gider insanlar,

içinde bulunulan ortamdan huzur duyulmalı,

ister küçücük bir masa, ister kocaman bir fabrika olsun,

hem ruha uygun olmalı - hem de ruhu o dünyanın konuklarına sunmalıdır.

 

Herkesin duyguları parmak izi gibi kendisine özgüdür

ve herkes duygularını, düşlerini yaşadığınca özgürdür.

 

Kimi insan büyük masraflarla oluşmuş marka mobilyaların içinde bulunmaktan mutlu olacak,

şablonlara, tek renk fotokopi uygulamalara aldırmayacakken,

kimi insan da basit ve doğal detayların dünyasında daha verimli çalışacaktır.

 

Örneğin, demirbaşa 1274 numara ile kayıtlı bir masanın üzerinde duran küçücük bir kaktüs, el yapımı bir kalem, küçük ve komik bir post-it, büyük ipuçları verir kimi zaman.

 

Ben çocukların eğri dişlerinin düzeltildiği bir dünyanın insanı, yani bir Ortodonti Uzmanı'yım.

 

Patch Adams'ların uzaklarda arandığı bir ülkede, elbette hijyen ve tıbbi hizmetten ödün vermeden, benim ve genç konuklarımın "bulunmak zorunda olduğu" ortamın - basit üretimler, doğadan ürünler, bir sıra arkadaşına yapılacak komiklikler ile daha yaşanır olacağı inancındayım.

 

** ** **

Bugün posta kutumda bir sürpriz beni bekliyordu.

 

Samsun, 19 Mayıs Üniversitesi - Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı öğretim görevlisi Prof. Dr. Yücel Tanyeri'den bir mesaj vardı ve "Blog"una koyduğu son yazıyı duyuruyordu:

 

 

 

Degerli Dostlar,

 

Blogumdaki bugunku yazi (17.07.2008)

"Dus'hane..." icin lutfen tiklayiniz :

http://yucel-tanyeri.blogspot.com/2008/07/dhane.html

 

Tesekkurler...

Dr. Yucel Tanyeri

 

 

 

Linke tıkladığımda, beni para pul etmez emek ürünleri, basit detaylar ve içinde bulunduğum sürede,

çok kendim gibi olabildiğim,

çok kendim gibi dişlerle, düşlerle uğraşıp,

çok kendim gibi yazılar yazabildiğim bir "düş'hane",

bir işaret parmağı, ya da bir yürek izi bekliyordu.

 

Yücel Ağabey'e;

dünyama baktığı pencereye,

o pencereden bakan gözlerine,

o gözlere öyle gösteren gönlüne

ve onca emeğine teşekkürlerimle...

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com