Şu "Kuzguncuk'ta Bir Çocuk" ( http://www.ergir.com/kuzguncukta_bir_cocuk.htm ) yazısı üzerine,
ucu değil, bağrı yanık bir mektup geldi sevgili Ediz'den.
Bir an önce bir gece treniyle İstanbul'a gitmeliyim.
Haydarpaşa'da inip, o güzelim vapura atlamalı;
dışarda, Poyraz alan bir yer kapmalıyım.
Elimde ince belli bardak,
Kız Kulesi'nden esen rüzgarı koklamalıyım...
düş hekimi yalçın ergir
(bir tren yolculuğu yazısı: http://www.ergir.com/saatli/ankaradan.htm )
** ** **
selam, kuzguncuk yazını az önce
okudum...ellerine, yüreğine sağlık...
bu arada yazdıklarını okurken, istanbul'un martıya benzeyen güzelim gemilerinin
de 1 yıl sonra ulaşımdan kalkacağını hatırladım...
oysa öyle severim ki bu gemileri...içim sızlıyor onların bir kenara atılacak
olmasına...
herşey delicesine tüketiliyor ve insanlar geçmişleriyle ilgili herşeyin birbir
yok edilmesine tepki göstermiyor...hatta birçok angut bunun farkında bile
değil....
düşünsene ölümünden bu yana boğazın iki yakasında mekik dokuyan "barış manço
gemisi" ve birçok şehidin ismi verilmiş o güzelim gemiler bir kenarda
çürüyecek...
yerine daha hızlı, daha konforlu, daha çok para kazandıracak muhteşem demir
yığınları gelecek...
senelerdir boğazı turlayan gemiler anılarıyla beraber bir köşeye...
nefret ediyorum bu duyarsızlıktan, bu kokuşmuşluktan ve insanların bu adi para
hırsından...
yok oluyor herşey;
eski evler, eski dolmuşlar, eski mahalleler, köprüler kahvehaneler....ve eski
İNSANLAR....
kuzguncuk öykülerinin yanına hergün yenileri ekleniyor, istanbul'da...ne
yazık...
sevgiler...
edizzz
editor@kure.com.tr
** ** **