orta yaş ve üstü çocukların bir kış akşamı
doldurduğu salon ortamı http://www.youtube.com/watch?v=P1bGMENf8U0
Hadi; bi şarkı daha söyleyelim... (bak postacı geliyor)
“Seyirci Giremez!” denmiş bir müzikli sunum düşünün; gelen konukların hepsi, çocukluk dönemlerinin, çocukluk şarkılarını söyleyecek.
En başında, sahneden kâğıttan uçaklar atılıyor ve “Kimse Çıkamaz!” denerek, (aslında dışarıdan maskeler, makamlar gelmesin diye) kapı içeriden kilitleniyor.
Sahnedekiler, çekirdek çitleyerek, salonda oturanlara: - Sizi dinlemeye hoş geldik… diyor.
Bet ses hiç önemli değil; biz bizeyiz.
O soğukta, o uzakta oraya gelmiş yaş almışların korosu başlıyor.
“Konuşma teklifi”, kokuların boca edildiği yaş günü partisindeki sandalye kapma oyunu, Vicks kokusu, tülbent, ölçülemeyen anne eli sıcaklığı, öperek pullanmış el yazısı mektuplar, sıraya geçmiş, aşı olmayı bekleyen sıvanmış küçük kollar, tüm okulu sarmış kesif aşı kokusu anlatılıyor. Salonu dolduran “her yaştan” minik yürek, o kış akşamı hep birlikte şarkılar - şarkılar – şarkılar - söylemeye devam ediyor.
Derken Teksas’lar, Tommiks’ler arasında, çadırın üzerine şıp, şıp, şıp, şıp, şıp, şıp… damlarken, Müzikli Sunum bitiyor. Çiçekler, hediyeler, alkışlar derken, dağılma zamanı geliyor -
ama kimse salondan ayrılmıyor.
-“Hadi, bi sarki daha söyleyelim...” sesleri yükseliyor salondakilerden.
Sahnedekiler: - Ne söyleyelim?.. diye soruyor?
Salonun her tarafından bir şarkı ismi geliyor. Salonun arkasından “Ali Baba’nın Çiftliğiii” diye, bağırılırken, önden “Daha Dün Annemiziiiiin” sesleri yükselirken, kimisi “Bir küçüüüüücükk aaaaslancıık vaaaarmışşş…” diye söylemeye başlıyor bile. Yanındakiler de söylemeye hazır zaten, hemen “...baaabaası oooonu çooook seeevermişş....” diye eşlik etmeye başlıyor.
O sırada ak saçlıların ağırlıklı olduğu salonda, kimin yaptığı belli olmayan farklı model kâğıttan uçaklar uçuşuyor; acaba Türkiye'ye yeni gelmiş olan Japon Sefiresi, ortamı izlerken neler hissediyor?
O ortamını bulmuş yaş almış çocuklar, o kış akşamı, anneleri camdan çağırıncaya (– hatta oraya kadar gelip, kulağından tutarak götürünceye) kadar, içinde “doya doya bi yakan top oynayamamanın…” eksikliği, evine, Büyük – Küçük harflerin fark ettiği alfa nümerik şifrelere geri dönüyor...
** ** **
Beden yaş alır; ama ruh öncesinde, sırasında ve sonrasında hep aynı – hep yaşsızdır.
Çocukluk, ruhun ait olduğu ortamdır. Bedensel tavırlar değişir yaş alındıkça; ama ruh bütün saflığıyla gizli dehlizlerden (koşa koşa) çıkar gelir; ortamını bulduğunda.
Bu gün yalnız bu kadar Darılmayınız Yakında yine geliriz Hoşça kalınız…
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
** ** ** AYRILIRSIN AYRILIRSIN Müzikli Sunum’undan (14.01.2014) http://www.ergir.com/ayrilirsin_ayrilirsin.htm
Sanatçılar: tüm konuklar, soprano leyla çolakoğlu, düş hekimi yalçın ergir & bilgehan erten
türk – japon kadınları dostluk ve kültür derneği burs fonu yararına
(büyütmek için fotoğrafa tıklanabilir) Görseller: eda ayan, rabia ergir, can özoğuz
|