HAKKI ÖZGENEL

"Tenisin Eric Clapton'una Övgü"

A.B.D.'inde, Tenis Bursu'yla okuduğu Western Kentucky University'nin

dört yıl boyunca "1 numaralı" takım oyuncusuyken

 

 

Davis Kupası'nda Türkiye'yi temsil ederken

 

 

Vlasta Pavic (şu andaki Zagreb Belediye Başkanı) - Hakkı Özgenel - Yasemin Sobutay

Monaco Prensesi Caroline

 

Bu sabah Hakkı'ya yine yenildim.

 

Aslında son zamanlarda her gün on dört kilometre yürümeme ve bu ara zıp-zıp olmama rağmen, tenis kortu yine sanki yüzlerce metrekareymiş gibi geldi.

 

Yine karşımda 0,000001 mm. hassasiyetle top atan sayısal bir top makinası,

yine tenisin Eric Clapton'u,

yine kırmızı toprakların “yaşayan efsane”si vardı.

 

Ortaokulda tenise başladığımda, mahalle arkadaşım Hakkı'yı kortta oynarken görünce sevinmiş; hemen:

 

- Hadi, maç yapalım...  demiştim.

 

O zamanlar bilmiyordum; Hakkı’nın o yaşında bile inanılmaz tenis oynadığını, on bir yaşındayken Türkiye Büyükler Tenis Şampiyonu Cahit Ataş'a kafa tuttuğunu, kulübün takım oyuncusu olduğunu ve böyle usta bir oyuncunun, değil bir acemiyle, kendisinden azıcık daha kötü olan bir başka takım oyuncusuyla dahi tenis oynamaya tenezzül etmeyeceğini.

 

 Hakkı bana durup bakmış; cevap bile vermeden takır takır tenisini oynamaya devam etmişti.

 

Ben de günün birinde iyi bir tenisçi oldum; hatta ilk paramı tenis dersi vererek kazandım ( o parayla da, alıp Günseli’yi Pizza Pino’ya götürdüm) ama asla Hakkı'nın klasının uzak çevresinde bile dolanamadım.

 

Hakkı milli doğmuş bir sporcuydu; Amerika'da Tenis Bursu'yla Western Kentucky  Üniversitesi'nde okuyordu ve dört yıl boyunca takımın hep "1 numaralı" oyuncusuydu. Buradaki turnuvalara katılabilmesi için uçak paraları gönderiliyordu, geldiği yerden de düzinelerle hediye edilmiş tenis raketi getirip bize satıyordu.

 

Hakkı, 1975'te Monaco'daki Galea Kupası'nda Fas'lı rakibini evire çevire yenerken maçı yaşıtı Prenses Caroline de seyrediyor;

 

kimbilir, belki de o maçın akşamı annesi Grace Kelly'nin:

 

- Bugün ne yaptın Caroline?   sorusuna,

 

- Hakki isimli bir Türk'ün Fas'lı rakibini evire çevire yenişini seyrettim...    diye cevap veriyordu.

 

O Galea Kupası'nda ev sahibi olan Monaco'yu da yenmişler, buraya krallar gibi dönmüşler, kulüpte acayip saygın, acayip havalı dolaşmışlardı.

 

Ve Hakkı Türkiye’de herkesi,

evet, “HERKESİ” yenmeye devam etmişti.

 

Soldaki, 23 Haziran 1975'te Maribor'daki Avrupa Gençler Şampiyonası'nda çekilmiş fotoğrafta Hakkı'nın kolunda görülen Hakkı'nın yakın arkadaşı, o zamanın Yugoslayya'sının Milli Tenisçisi Vlasta Pavic, günümüzde Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'in Belediye Başkanı olacaktı.

 

Hakkı 92 kere milli oldu; pek çok Davis Kupası, Akdeniz Olimpiyat Oyunları, Avrupa Amatörler Şampiyonası, Avrupa Gençler Şampiyonalarında kırmızı topraklarda otomatik olarak hep Hakkı bizi temsil ediyordu.

 

** ** * 

Derken yaşlarımız otuz beşe varınca, Hakkı bir gün benimle tenis oynamayı kabul etti ve onlarca sene sonra ilk defa kalbim küt küt çarpa çarpa, saçmalamamaya çalışa çalışa kendisiyle oynayabildim;

tabii ki 6/0, 6/0 da yenilmiştim.

 

Sonra sadizm -mazohizm karışımı duygularla Hakkı her hafta (ve nedense bir tek benimle) oynamaya başlamıştı.

 

Ben HER hafta ona 6/0, 6/0 yeniliyor, ama o formla ben de gidip herkesin tozunu attırıyordum. Hakkı katılmadığı için (– ya da başka hiç kimseyle oynamadığı için) her turnuvada milleti sıraya dizmiş, acayip puanım olmuş ve 1999'da “otuz beş yaş üstü veteran milli tenisçi” olmuştum. Üç İstanbul'lu arkadaşla Almanya'da ülkemizi temsil ediyor, orada karşımıza “onların Hakkı’ları” çıktığı için sonuncu olarak yurda dönüyorduk.

 

Dönüşte de "bizim Hakkı"nın klasik 6/0, 6/0'lar serisi hep devam etti,

 

hep devam ediyor

 

ve bir elimizde baston, öbür elimizde tenis raketi tutuncaya kadar,

birimiz "oyun, set ve maç..." deyip kırmızı kortta yığılıncaya kadar da hep devam edecek.

 

Aşağıda Ankara Tenis Kulübü Dergisi'nde Hakkı'yla yapılmış bir röportajdan kırptığım satırlar ve Roland Garros basın kartı var.

 

Okuyunca, yıllardır tek set alamamış, hatta maçların %99’unu 6/0, 6/0 kaybetmiş birisi olmama rağmen,

aslında “o kadar” da berbat bir tenisçi olmadığımı anlayacaksınız...

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com

 

** ** **

 

HAKKI ÖZGENEL

 

• Hangi yıllar arasında müsabık olarak tenis oynadınız? Bize tenisteki başarılarınızdan bahseder misiniz?

1967-1984 yılları arasında müsabık olarak tenis oynadım. 1972 senesinde ilk defa büyükler takımına girdim. Defalarca Türkiye şampiyonu oldum. 1982 ve 1984 senesinde iki kez kapalı kort Türkiye şampiyonu oldum. Bir çok Türkiye büyükler klasman turnuvası kazandım. Beş kez Galea Cup üç kez Davis Kupası milli takımında oynadım. Beş kez Yugoslavya’da Avrupa Gençler Şampiyonasına, iki kez Avrupa büyükler amatör şampiyonasına, bir kez Cezayir’de yapılan Akdeniz oyunlarına ve iki kez de Ankara Tenis Kulübü ile kulüpler arası Avrupa Tenis Şampiyonasına katıldım. 1978 ile 1982 arasında dört kez Balkan Büyükler şampiyonasında oynadım. Bizim zamanımızda maçlar çeyrek finalden sonra beş sette oynanırdı. Ben Ankara’da yapılan her turnuvada gençlerde ve büyük erkeklerde çift erkeklerde ve karışıklarda ya birinci ya ikinci olurdum ve her turnuvada dört kupa kazanırdım. Ankara bölge turnuvalarında, büyükler turnuvalarında bir çok klasman turnuvası, Türkiye şampiyonlukları kazandım. İki kez de Gençler Türkiye Şampiyonu oldum.


• Tenis bursu ile Amerika’da eğitim gördünüz. Biraz da bu konudan bahseder misiniz?

Milli tenisçi olduğum için Amerika’daki üniversitelerle yazıştım ve 18 üniversiteden burs teklifi geldi. Milli takım arkadaşım Bülent Altınkaya’nın Western Kentucky Üniversitesi’nde olması sebebi ile bu üniversiteyi seçtim. Orada işletme ve ekonomi eğitimi yaptım. Amerika’da okul takımında son iki sene bir numara oynadım. Amerika çapında üniversitenin bir numara oynayan, Amerika’da dereceleri olan en iyi oyunculardan bir kaçını yendim. Kız kardeşimde Amerika’da tenis bursuyla okudu.


• Tenis ile ilgili bir anınızı bizimle ve okuyucularımızla paylaşır mısınız?

1975 senesinde Monte Carlo’ya Galea Cup için gitmiştik. Orada Monaco ve Fas’ı yenmiştik. O yıllarda çok beğendiğim Monaca Prensesi Caroline bizim maçımızı seyretmeye gelmişti. Onun seyrettiği bu maçta Monaco’nun bir numarasını çok rahat yenmiştim ve o bana büyük bir motivasyon sağlamıştı. Bu turnuvada Monaco’yu da bir sıfır yenip bir üst tura geçmiştik.
Anlatmadan geçemeyeceğim bir anımda 1996 yılında Sports International’da yapılan araba ödüllü turnuvadır. 16 tane bayan ve erkek millinin olduğu ve bir sürü çok iyi veteran tenisçinin katıldığı 120 kişilik turnuvada birinci oldum ve vergileri ödenmiş bir Ford Escort araba kazandım. Bu o zamanlar tenis tarihinde verilmiş en büyük ödüldü ve benim tenisten maddi olarak kazandığım tek şey de budur.

 

 

 

** ** **

Bu yazıya 29 Nisan 2008'de eklenmiş not:

 

Formumun zirvesindeyim, http://www.ergir.com/2008/sampiyona.htm

hatta Almanya'daki Veteran Milli Takım oyunculuğumdakinden daha da formdayım;

ama bu sabahki tenis maçımda Hakkı'ya yine yenildim.

 

O yıllardır her hafta bana kortu dar eden tenisin Eric Clapton'una,

bence Türkiye'nin gelmiş geçmiş "en iyi tenisçisi" HAKKI ÖZGENEL'e

kucak dolusu teşekkürlerimle...

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com