HASAN CİHAT ÖRTER’LER ÖLMELİ
“Düş Hekimi 4” kitabıma “Cahit Berkay Sokağı” diye bir yazı yazmıştım:
“Ne kadar isterim Cahit Berkay’ın, kendi adını taşıyan sokakta gururla yürüyebilmesini, yeşil üzerine beyazla yazılmış: “Cahit Berkay Parkı” tabelalı bir park bankında uzatıp ayaklarını, ıslık çalarak oturabilmesini.
Neden yitirilmelerin ardına ertelenir isimleri ölümsüzleştirmek? Neden farkına varılmaz, ileride sokak ismi, park ismi olacaklar aramızda dolaşırlarken, harıl harıl üretmeye devam ederlerken, dakikada yirmi, yirmi beş kez soluk alabilirlerken?
Anadolu Pop; bağlamalı, curalı, kabak kemaneli, kemençeli, ıklığlı, davullu, zurnalı, kavallı, neyli, meyli, klarnetli, udlu, tamburlu, cümbüşlü folklorik harman, bizim Beatles - Moğollar’sız düşünülebilir mi?
Neler sığdırmıştır bir ömre, bir ülkenin müziğine Cahit Berkay? Kaç yaşayan sanatçımız var ki, kuşaklar boyu köylüsüne de, kentlisinine de türkü tadında, hep kendilerinden bir şeyler bulabildiği müzikler armağan etmiş olsun? |
|
|
Cahit Berkay, 1971 de Moğollar Fransa’da “Behind The Dark” ile “French Academie Charles Cros Grand Prix Du Disque” ödülünü alırken de ( ki bu ödülü daha önce Jimi Hendrix, sonra Pink Floyd da almıştı); bir başka milenyumda, dikiz aynasında yüz kırk dokuz uzun metrajlı film, elli sekiz dizi film, reklam müzikleri, üç altın portakal, dört “Akdeniz Ülkeleri Film Festivali - En İyi Film Müziği” ödülleri yer alırken de, Cahit Berkay Sokağı’nda şemsiyesini açıp yürüyemedi, yeşil tabelalı parkında üşüyüp ceket yakalarını kaldıramadı;
çünkü aramızdaydı; her dem oracıktaydı “a-ha, bizim Cahit”di. |
Umarım uzaklara kalmayacak bir gün,
çocukların gerçek seksek çizgileri çizdiği,
sinemasında “Çiçek Abbas”, “Selvi Boylum Al Yazmalım” ya da “Herhangi Bir Kadın”ın oynadığı,
müzik dükkanının hoparlörlerinden sihirli bir bağlama eşliğinde “Ağrı Dağı Efsanesi” ya da “Ilgaz”ın yükseldiği,
penceresi teneke saksılı evin televizyonundan “Mualla”nın duyulduğu,
tabelasında ise mavi beyaz:“Cahit Berkay Sokağı” yazan bir sokakta
ellerim ceplerimde ıslık çalarak yürüyebilir,
karşıdan dudaklarında daha önce hiç duymadığım bir ıslık tuturmuş gelen
uzun - bembeyaz saçlı, pala bıyıklı bir ihtiyar delikanlıyla selamlaşabilirim...
** ** **
Ve geçenlerde bu yazıyı okuyan besteci, gitarist, aranjör, yazar, uluslararası müzik sanatçımız Hasan Cihat Örter’den, gönülden yaralı bir yazı aldım.
Hasan Cihat’ı 1997 yılbaşısından beri çok iyi tanıyordum. Bir müzikevinde, o anda çalmakta olan
“Re-formation” albümüne vurulmuş, param bitinceye kadar bütün sevdiklerime yılbaşı hediyesi olarak satın almıştım.
Hasan Cihat Örter, sanatıyla Osmanlı’dan günümüze ülkemizin müziğini dünyaya tanıtan, ancak sansasyonların, rezaletlerin adamı olmadığı, magazin dünyasının ilgi alanında yer almadığı için, kendi ülkesinde yurtdışından daha az tanınan bir yaşayan değerdir.
Bizim müziğimiz, bizim notalarımız, bizi eğri tanımaya yeminli ülkelerin müzik arşivlerinde Hasan Cihat Örter gibi sanatçılarımızın sayesinde yer almaktadır.
1958’de, tek çivi çakmayanların, elinden çekiç düşmeyenleri amansızca eleştirdiği bir dünyaya gözlerini açan Hasan Cihat Örter, “Harika Çocuk” olarak piyano ve keman ile tanışmıştı. Beş yaşında başladığı klasik gitara, yedi yaşında Prof. Antonio Doumesitch'den ders alarak devam etmişti. On iki yaşına geldiğinde artık Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde Emin Ongan’ın öğrencisiydi.
Daha sonra bağlama üstadı Şemsi Yastıman ile Türk Halk Müziği araştırmasına yönelik çalışmalar yaptı ve bağlama üzerine sentezler geliştirdi. Lise eğitiminden sonra Boston Üniversitesi Berklee Müzik Akademisi'nden burs kazanarak Amerika'ya gitti.
Oradaki tanımıyla "New Talent Of Success" yani “Başarının Yeni Yeteneği” Örter, kompozisyon ve armoni derslerini tamamladıktan sonra dört yıllık okulu iki yılda üstün derece ile bitirdi. Okulun isteğiyle Prof. Gordon Delemond'un ögrencisi olarak Belçika Kraliyet Akademisi - Liege Konservatuarı'nda yüksek kompozisyon dersleri aldı. Burada “Türk Müziği” üzerine master ve doktorasını yaptı, tezleri kitap olarak sunuldu.
İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarları Rektörlükleri’nce; “Türk Müziğine Hizmet Etmiş Öncü Büyüklerimiz” ödülüne layık görüldü.
1993 yılında çıkarttığı ilk albümü, dünyanın en büyük plak firmalarından E.M.I.’nin “Klasik Katalogu”na girdi ve “Altın Plak” aldı. Albümler, müzik kitapları birbirini takip etti. 1997 yılının sonunda çıkarttığı “Re-formation” albümünün London Southern Cross stüdyolarından re-mix’i çıktı. Sony Müzik Uluslararası Kataloğuna giren ilk Türk Sanatçısı oldu.
Altıncı albüm “Inspiration Re-Mix”, Sony Music European Catalogue'a girdi. USA - Billboard dergisi Hasan Cihat Örter'i, albümleri otuz ülkede satılan ilk Türk Sanatçısı ilan etti. Türk Cazı’nda birinci sıraya koydu (1998). 1999'da, Ali Özgentürk’ün “Mektup” filmi soundtrack’i (1998 Raks), Re-formation-2 (Anadolu Esintileri New-Age/Sony Music) albümleri bütün dünyada satışa sunuldu. Flirting Shadows (Şehnaz Longa Kompozisyonu) ile dünya kataloğundaki “Buddabar III” albümünde yer aldı. (Kataloğa giren ikinci sanatçımız Osman İşmen’dir).
Sevgi, barış ve hoşgörünün hakim olması temennisiyle yaptığı, “Dünyanın Gözyaşları”, 'EMI'den ÜSTAD mahlas'ıyla (2004) çıktı.
Beş yaşında, “Harika Çocuk” olarak çıktığı nota yolculuğu boyunca 18 albüm ve 2000’e yakın besteye imza attı, yapmış olduğu sanatsal çalışmalarla 3000’e yakın ödül aldı.
Anadolu ezgilerinin, düzenlemelerinin, Türk Müziği’ne armağan ettiği yeni makamlarla saz eserlerinin, Rebet Sanatı’nın ve şiirlerinin yer aldığı yedi kitap yazdı, bir dönem Modern Folk Üçlüsü’nün aranjörlüğünü de yaptı. Tüm bestelerinin aranjörlüğünü de kendisi yapan, aynı zamanda eserlerindeki bütün enstrümanların (Re-formation -2’de yirmi ayrı enstrüman) virtüöz icracısı olan Hasan Cihat, bir dünya sanatçımız olarak A.B.D., Rusya, Hollanda, Belçika, İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İspanya, İtalya, Almanya, Hindistan, Azerbaycan, Afganistan, Japonya, Çin, Hindistan ve Kıbrıs gibi pek çok ülkede konserler, resitaller vererek Anadolumuzun müziğini tanıttı.
** ** **
Ve bir gün bir mucize gerçekleşti:
Üsküdar’da, “Salacak İskelesi Sokağı” ve “Salacak İskelesi Arka Sokak” isimli iki sokak vardı.
Bunlardan üstadın evinin bulunduğu “Salacak İskelesi Arka Sokak”a,
ağzıyla kuş tutmadığı, hem de hala yaşadığı, o sokakta - o tabelanın önünde – içi tarifsiz duygularla poz verebileceği biline biline, 25 Haziran 2003 tarihinde Üsküdar Belediye’sinin aldığı ve 1 Ağustos 2003 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin onayladığı karar ile:
"BESTEKAR HASAN CİHAT ÖRTER SOKAĞI" adı verildi.
24 Ekim 2003, yani Hasan Cihat Örter’in doğum günü, saat 14:00’te, bir üstadın gözyaşlarıyla ıslanırken kaldırımları,
“Bestekar Hasan Cihat Örter Sokağı”nın açılış töreni düzenlendi. |
|
Sonra;
sonra ne mi oldu?
Feci hata anlaşıldı,
Hasan Cihat Örter de kim oluyordu, çizilmiş çizgilerin dışında duruyordu;
hiç yaşayan bir sanatçıya böyle saygı duyulur muydu,
üstelik bir futbol maçında attığı golü bile yoktu.
Ve “Üsküdar Bestesi”nin de bestekarının tabelası kaldırıldı,
gece çöpçülerin toplayacağı bir çöpe atıldı,
“Vefa” yine bir boza markası olarak kaldı.
|
Perdelerinin arkasında perdesiz gitarlarının yer aldığı Hasan Cihat’ın müzeye çevrilmiş evinin sokağının başına yeniden aslanlar gibi Salacak İskelesi Arka Sokak tabelası kondu.
Aziz Nesin’lik bir durumdu; evvel zaman içinde, bir sokak tabelası bir vardı - bir yoktu. Sokağa isminin verilmesini bestekarın kendisi talep etmemişti; ama verildikten sonra silinmesi iade-i itibar değil, itibarı iade olmuştu. |
Herkes günlük işlerine koyuldu; kültürel dejenerasyonu, bir avuç “üretmeden kazananlar”ın yaldızlı, bol yıldızlı dünyalarını izlemeye devam etmek için incecik ekranlarının başına oturdu.
Belki kimse tutup da: “Vurun Hasan Cihat Örter’e!...” dememişti
ama tabii ki,
daracık sokaklarda isimlerinin yer alabilmesi,
alsa bile kalabilmesi için nefesler tükenmeli,
Hasan Cihat Örter’ler ölmeli;
gece haberlerindeki görüntüleriyle,
bol alkışlı cenaze törenleri beklenmeliydi...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
BU YAZININ POWERPOINT SUNUMU:
http://www.ergir.com/hasancihatorter.htm adresindedir.
(Hasan Cihat Örter’e ve hakkında kitap yazmakta olan,
“Moğollar” kitabının da yazarı Akın Ok’a
teşekkür ve sevgilerimle)
(fonda çalan:
Hasan Cihat Örter - “Re-formation” albümünden
Empire of Spirits (Refik Telat Alpman’ın “Mahur Saz Semaisi”)