İZMİR HATIRASI / MUAMMER KETENCOĞLU

 

 

Eski bir yazının üzerine bir ekleme yapmak istiyorum.

 

Karlı olduğunu çok iyi hatırladığım 2 Mart 2005'ten beri bekliyordum Muammer Ketencoğlu'nun "İzmir Hatırası" albümünün çıkmasını.

 

Kimler geldi, kimler gitti;

2005, 2006, 2007 geçti ve

2008 yılının Ocak ayı geldiğinde, Kızılay'da "İzmir Hatırası" karşıma çıkıverdi.

 

İnime gelip dinlediğimde büyülenmiştim.

 

Hele CD'nin bir ansiklopedi gibi, bir doktora tezi gibi hazırlanmış kitapçığını okurken,

içindeki Hacı Mustafa ve arkadaşlarının, 1922 yangınında tamamen yanan Frenk Sokağı'nın, 1902'de İzmir'den gönderildiği anlaşılan bir kartpostaldaki dokumacı kızların, 1900'lerde Karataş Körfezi'nden Karantina ve Köprü'nün, Zeybeklerin, Yörüklerin, Gökçen Efe'nin fotoğraflarına bakarken

ve yanık seslerden muhteşem türküleri dinlerken gözyaşlarımı zor tutmuştum.

 

Bir dosta armağan etmeliydim, ama Kavaklıdere'de nereye gitsem:

- Kalmadı...  yanıtını alıyordum. Yana yakıla aradığım bir şeyi bulamamaktan dolayı ilk defa bu kadar mutlu oluyordum.

Bu kadar tanıtımsız, bu kadar paha biçilmez bir çalışma, çıktığı anda bilinmiş, dinlenmiş, büyük olasılıkla paylaşılmak istenmiş ve tükenmişti.

 

Derken her daim dost, Kızılay'daki Dost Kitabevi'nde buldum,

Öztüre Holding'in de katkılarıyla Kalan Müzik'ten çıkmış güzelim "İzmir Hatırası"nı.

 

Aşağıdaki linkte bu albümün, sevgili Muammer Ketencoğlu'nun web sitesindeki sayfası

ve "İzmir Hatırası"nın içindeki parçaların başlangıç kısımları var:

 

http://www.muammerketencoglu.com/albumler.php?id=13#asagi

 

Türkünün isminin üzerine tıklayınca, bilgilerine ulaşabiliyorsunuz;

sağdaki linkler ise sizi alıp götürmek için konmuş.

 

 

 

Eski yazımıza gelince;

 

en alttaki paragrafa ve hemen üzerindeki bir ana oğul fotoğrafına uzun süre bakacağınıza

ve albümdeki "Alt'Ay Oldu Ben Bu Dağı Aşalı", "Şu İzmir'den Çekirdeksiz Nar Gelir" gibi türküleri tarifsiz duygularla dinleyeceğinize eminim.

 

düş hekimi yalçın ergir   http://www.ergir.com

 

(mart 2005 yazısı)

 

BEZELYELER SAAT 6’DA

Almanya’da çekilmiş bir filmin adı

(görmeyen gözler için, yuvarlak tabakta bezelyenin durduğu yerin tarifi)

 

 

Aman Cevriye Hanım

Kuzum Cevriye Hanım

Güzel gözlerin aklımı başımdan aldı

 

Ah yok mu işvelerin

Şarkılı güzel sesin

Kestane gözlerin beni dertlere saldı

 

** ** **

Herkes Cevriye Hanım’a; Cevriye Hanım ona aşıktı,

ilk o klipte tanımıştım Muammer Ketencoğlu’nu.

 

Daha geçen hafta “Atatürk’ün Ankara’daki Son Günü” sunumunu (http://www.ergir.com/Ataturkun_Ankaradaki_Son_Gunu.htm), Ata’nın tren garındaki fotoğrafının üzerinde “SON” yazarken, Ketencoğlu’nun:

...

Beyaz geyme tanırlar

Seni yolcu sanırlar

Zaten bende talih yok

Seni benden alırlar

 

Salına da salına da gel

Haydi yavrum

Dön dolaş yine bana gel

...

diye yanık yanık söylediği türküyle bitirmiştim

 

ve bir Mart gecesi; Laterna’da, sihirli parmakların otuz santim ötesindeydim;

büyülenmiş, hayranlıkla, Ketencoğlu’nu dinliyordum.

 

 

Nasıl sabırsızlıkla beklemiştim bu dinletiyi (http://www.ergir.com/ketencoglu.htm).

 

Ne kadar mutluydum o an; Muammer Ketencoğlu’nu, tek bir notayı, tek bir mimiği, tek bir kaş hareketini kaçırmadan dinlerken daha doğrusu virgülünü atlamadan Ketencoğlu’nu okurken.

 

Anten gibiydi Ketencoğlu’nun bıyıkları; arayıp mikrofonu buluyor, belli belirsiz bir teması hiç kaybetmeden dinleyenlerin ruhlarını yaşamlarının arka sokaklarından geçirip sevdalı kıyılara çıkarıyordu.

 

 

Ve imkansızdı; lastik gibi parmakları gözle takip edebilmek, bir saniye sonra hangi tuşa basacağını kestirebilmek. Akordeonun körüğü sanki öyle bir açılıyordu ki; Laterna’dan dışarı çıkıyor, Tunus Caddesi’ni geçip Selanik’e gidiyor, sonra mahcup, sanki bir daha hiç açılmayacağına söz verir gibi içine kapanıyordu.

 

Ne kadar muhteşemdi; her fırsatta CD’sinden dinlediğim virtüöz - bir o kadar da mütevazi bir dostun ta kendisini - dibinde, sanki tam ders çalışmaktan bunalmışken odana gelivermiş bir arkadaş gibi dinleyebilmek,

her şarkıdan sonra omuzunu sıkmak, sohbet etmek, gidip bir maden suyu getirmek

 

ve yumup gözleri:

 

Karyolamın demiri

Yandım Ayşem

O yar benim değil mi

 

O Yar benim olmasa

Yandım Ayşem

Öldürürüm kendimi

 

Karşı karşı evimiz

Yandım Ayşem

Yeni düştü sevimiz

 

Bu seviler bizdeyken

Yandım Ayşem

Çatlar ölür birimiz

 

Bahçelerde papirim

Yandım Ayşem

Hasta olur yatarım

 

Hekim doktor istemem

Yandım Ayşem

Sevdiğimi getirin...

 

diye şarkısına eşlik edebilmek.

 

 

Ve ertesi öğlen buluşmak, yazılarımı yazdığım dünyayı tanıtmak,

birlikte Piknik’e gitmek,

tek harf kaçırmadan inanılmaz kültür birikiminin anlattıklarını dinleyebilmek.

 

 

Hayat Muammer'lerle,

Muammer'leri akordeona başlatan Tire Bandosu'ndan Ali Rıza Su gibi dayılarla,

ortaokul müzik öğretmeni İskeceli Naim Çavuş’larla

ve sadece saat 6‘da değil, bütün tabak yemyeşil bezelyelerle doluyken çok güzel.

 

 

(Dün gece söylemediği ama bayıldığım, Ayde Mori (Haydi Kızlar) albümünde yer alan

Balkanlar'dan, Bosna’dan bir şarkısının sözleri)

RAZBOLESE TSARE SULEYMAN

 

hastalanır Sultan Süleyman

aman Süleyman

beyaz şehirde, İstanbul’da aman

sorar oğlu İbrahim

aman İbrahim

üzülür müsün baba öleceğine

aman öleceğine

üzülmem oğlum öleceğime

aman öleceğime

üzülürüm sadık zevcemi bırakacağıma

aman bırakacağıma

 

** ** **

razbolese Tsare Suleymane aman

aman Suleyman

u biyelo gradu tsari gradu aman

aman tsare gradu

 

pi taoga sine İbrahime aman

aman İbrahim

yelti jao babo umriyeti aman

aman umriyeti

 

niye meni jao umriyeti sine aman

aman umriyeti

veç mi jao vyernu lubu ostaviti aman

aman ostaviti

 

 

düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

(yıl sonunda çıkacak "İzmir" albümünü beklerken)

 

muammer ketencoğlu'nun sitesi: http://www.muammerketencoglu.com

 

albümünden seçtiklerim:

Mikis Theodorakis ile verdikleri konser sonrasında

 

Usta Laver Bariu (Klarinetist) ile (Arnavutluk)

 

Maria Farandouri ile

 

ve Tire'de annesiyle

 

(Ketencoğlu küçücük bir çocukken, annesi ona Anadolu Zeybekleri okurmuş. Yıllar sonra Karanfilin Moruna albümüne (yukarıda sözlerinin de yazılı olduğu) Karyolamın Demiri'ni okumadan önce bu ezgiyi annesine yeniden okutmuş

ve sıcağı sıcağına o ruh haliyle albümüne kaydetmiş)