Hani Barış Manço'nun Dut Ağacı'nda, Rıza Amca:

 

-Tabii ya, seni dinlerler. Bir seferinde söyle;

çık, pat pat söyle...

 

der ya;

 

ben de çıktım, hem de tüm kongrenin en kalabalık oturumunda pat pat söyledim söylenmesi gerekenleri.

 

Saatimiz bitti, sohbetimiz bitemedi; bu arada Dişhekimliği Haftası için bir de Kıbrıs'a davet geldi.

 

Uçakların, otellerin karşılanması gurur verici ama Ekim ayı şimdiden Ankara'da hastanelere, otellere verilmiş sözlerle dolmuşken, Kasım'ın bağlantıları yavaş yavaş gözümü korkutmaya başladı. İçimi, burada akşamları müziğimi açıp, rahat rahat yazabildiğim ve çok huzurlu olduğum şartları, amatör dünyamı Shirley MacLaine'in trajikomik bir filmindeki gibi yitirmek korkusu sardı.

 

İzmir için söylemem gereken bir iki satır var. Amerika'nın Virginia eyaleti "Virginia is for lovers" diye anılır; yani "Virginia aşıklar içindir". Bu söz bizde de "İzmir aşıklar içindir" diye geçerli olmalı. Ben bu kadar sarmaş dolaş çifti Türkiye'nin başka hiçbir şehrinde görmedim. Bir de gecenin bir yarısı sokaklarda tek başına yürüyen hanımların taciz edilmeden bu kadar rahat dolaşabildikleri bir başka şehri.

 

Sabahları bisiklete binenleri, balık tutanları,

ne zaman bir yol, bir adres sorsam, neredeyse varacağım yere kadar refakatçi olanları da gözardı etmem mümkün değil.

 

Kemeraltı'nda sohbetine doyamadığım ayakkabıcı Ertuğrul'a, Montrö Kapısı'nda gece yarısı o sormadan benim "sigaran var mı?" diye soracağım sokakların çocuğuna, Çeşme'deki Kumrucu Hüseyin'e buradan selam olsun.

 

Konuşma bitiminde İzmir'in Saat Kulesi'ni tutuyordum elimde;

ertesi gün ise İzmir'in Saat Kulesi beni tutuyordu elinde:

 

Kongre kitapçığında: "Yalçın Ergir is a free orthodontist" (Yalçın Ergir serbest bir ortodontisttir) diye başlıyordu tanıtım satırları.

Free aynı zamanda özgür anlamına da gelir ya; ben de sırtımı döndüm Saat Kulesi'ne;

sırtımda çanta, hep yürüdüm,

hep yürüdüm, hep yürüdüm.

Yağmur yağdı,

yine yürüdüm;

güneş açtığında hala yürüyordum.

 

Derken biletimi değiştirdim, atlayıp İstanbul'a gittim;

cam kenarına oturmuş, "İstanbul Kanatlarımın Altında"Ankara'ya dönerken,

o süratte, o karanlıkta, o titreşimde deklanşöre basacak;

Marmara'daki ışıklı vapurları çekecektim...

 

 

PANO'YA DÖNÜŞ

 

 

düş hekimi yalçın ergir   http://www.ergir.com