fondaki on iki telli gitar:

düş hekimi yalçın ergir

Bm - F# - A - E - G - D - Em - F#

(capo: 1. perde )

 

 

Kaliforniya Oteli

 

 

Sabah.

 

Kıpkırmızı ışıkta bir çobanın sarıyı yakmasını bekliyoruz. Arabalarda el kol hareketleri, dikiz aynalarında nefret, eğri dişlerde küfürler. İşe gidiliyor; bugün de işe gidiyoruz – tutmayın bizi, çalışacağız.

 

Şu ışık sarı oluncaya kadar bir kestirsem n’olur? Şöyle güzel bir rüya görsem, rüyamda karanlık bir çöl otoyolunda saçlarımda serin rüzgarla gitsem? Ama ya şimdi böyle bir rüya yerine kabus görüverirsem? En iyisi ben rüyanın keyfini beklemiyeyim; gözlerim ışıkta, kendi rüyamı göreyim.

 

Kahretsin; sarının da hemen yanacağı tuttu; arkamda sinirli kornalar. Şuradan sağa döneceğim; orada beni “dün”, “evvelki gün”, “bir önceki gün” bekliyor.

 

Al işte sola kıvırdım direksiyonu, n’olacaksa olsun; beni şimdi “yarın” bekliyor.

 

Şehir arkamda kaldı; dikiz aynamda kırlar, ovalar, açık camımdan saçlarıma gelen serin rüzgar.

 

** ** **

Nerdeyim ben? Şu çöl otoyolunda bütün gün direksiyon salladım. Hava karamaya, gözlerim de ağırlaşmaya başladı. Şuradaki palmiyelerin arkasında titrek ışıklı, kubbeli bir otel var, ismi de enteresan: “Kaliforniya Oteli”; geceyi burada geçirmeliyim.

 

Ne garip bir yer burası, cennet de olabilir, cehennem de. Beni kapıda karşılayan görevli hatun mum ışığıyla odamı gösteriyor. Bir yandan da “arkadaşlarım” dediği bir sürü heriften bahsediyor. Koridorda gaipten “Kaliforniya Oteli’ne hoşgeldiniz” sesleri duyuyorum; hafiften korkuyorum – ben şu direksiyonu sola kırmakla iyi mi yaptım acaba?

 

Bu hatun biraz kafayı yemiş herhalde, vücut hatları da Mercedes’e benziyor. Tavanda aynalar; duşumu alıp aşağıya iniyorum.

 

Kimisi hatırlamak, kimisi de unutmak için dans ediyor. Galiba buradaki herkes cinsel dürtülerinin esiri. Ben değil miyim sanki; hangimiz bu tutsaklıktan kurtulabilmiş ki?

 

Şarap istiyorum. Ne güzel bir yer, ne güzel bir yüz...

 

** ** **

 

Şimdi de buz üzerinde pembe şampanya geliyor. Uzun zamandır içmemiştim böylesini.

Ziyafet için toplananların ellerinde çelik bıçaklar; hayvanı öldürmeye çalışıyorlar ama başaramıyorlar.

 

Benim burada kalmamam lazım. Geldiğim yeri bularak çıkmak için kapıya doğru koşuyorum. Gece görevlisi “sakin ol” diyor. “Burada hepimiz ’almak’ için programlıyız; çıkış işlemlerini yaptırabilirsin ama burayı asla terk edemezsin”.

 

Ve terk edemiyorum.

 

Bu yazıyı şu anda tavanları aynalı bir otelde yazıyorum. Az sonra şu Mercedes hatlı hatunu dansa kaldıracağım ve kollarımı beline saracak, gözlerimi kapatıp hatırlamak için dans edeceğim.

 

Dans ederken kendimi direksiyon başında uyuklarken göreceğim. Yan camımda, alt dişleri eğri birisini bana yürümem için bağırırken göreceğim. Özür dileyip marşa basacak, akarsudaki bir yaprak gibi yoluma devam edeceğim.

 

Direksiyonu sağa kırıp işime, düne gelecek, dünlük gazetelere göz atacağım

 

ve okyanusun öteki tarafında,

bir kuşağa “Hotel California”yı hediye etmiş bir ülkeye de

bir gün demokrasinin gelebilmesi,

geri kalmışlığından kurtulabilmesi için dua edeceğim...

 

(Eagles/Don Henley’in Hotel California’sini mahvederek)

 

düş hekimi yalçın ergir  http://www.ergir.com

düş hekimi – 3 kitabından