- Forrest Gump’taki gibi... dedi Alp Mithat Ozanözgü;
dünkü yola çıkış şeklim ona Forrest Gump filmini anımsatmıştı.
Ankara’dan demir atım Tarpan’a eğerini takıp, iki nala Gerede’ye vardığımda hala nereye gideceğimi bilmeyişim Mito'ya:
Forrest’in nereye koştuğunu bilmeden koşmaya başlayışını,
peşine insanların takılışını,
üç yıl, iki ay koştuktan sonra birden duruşunu,
arkasından koşan kitlenin de:
- Sessiz olun, sessiz olun; bir şey söyleyecek... diyerek duruşunu
Forrest’in:
- Epey yoruldum, şimdi eve gitmeliyim!... deyişini
peşine takılmışların da:
- Peki ya şimdi biz ne yapacağız?... diye soruşlarını çağrıştırmıştı.
Eğer bir insan, nereye gideceğini bilmeden yollara düşemiyorsa,
“Bir insan nereye gideceğini bilmeden yollara düşebilmeli” diye yazmamalıydı.
Ben de yazmamak yerine, nereye gideceğimi bilmeden yollara düşmeyi tercih etmiş,
kendimi Amasra’da buluvermiştim.
Karşımda iki adım daha atınca varılabilen BOMBOŞ – MUHTEŞEM bir kumsal,
iki adım doğusunda ise tıklım tıklım dolu - denizi gözükmeyen bir kıyı vardı.
Daha sonra öğrendim ki, o bomboş Gömü Kumsalı kömürle kirletilmiş,
denize girecek olanlar kömürden kapkara çıkar hale getirilmişti.
Yani Karadeniz becerilmiş, ismiyle özdeşleştirilmiş,
kömür karasına çevrilip, içine edilmişti.
Yolcu yolunda gerekti ve nereye döneceğimi bilerek yollara düşme vaktim gelmişti;
Mengen'deki Konak Restoran'ın muhteşem yemekleri her daim aç bir atlıyı beklemekteydi...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com