Eye Of The Tiger yerine, al sana Eye Of The Turtle:

 

OrAn yolundan Eymir Gölü'ne yürüyerek inmek – oradan da kan ter içinde yukarı tırmanmak - feci yorucu ama acayip keyifli bir parkurdur ya;

ben de bugün OrAn’dan Eymir Gölü’ne yürümüş, kaplumbağanın göz bebeğinde objektifimin yansımasını çekmenin keyfiyle kan ter içinde yukarı çıkmıştım.

 

 

Feci yorgundum ama cep telefonumu aşağıdaki fotoğrafta görülen sahadan çok daha geniş bir alanın - herhangi bir yerinde - düşürdüğümü farketmiştim.

 

Tekrar göle indim; geçtiğim her adıma, her çalının altına, kaplumbağaya yılan gibi sürünerek yaklaştığım otların arasına baktım, baktııım ve bulamadım.

 

Tekrar oflaya puflaya yukarı çıktım; ağaçların altında zulada kaçak güreşen bir çift vardı:

 

- Yaa, sizi hiç rahatsız etmek istemem, n’oolur devam edin

ama şu cep telefonunuzu bir ödünç alıp etrafı dinleyebilir miyim?   dedim.

 

Nasıl toparlanacaklarını bilemeden gittiler. Ben de atlayıp motora, Eurosport’taki motor yarışı +  kayak slalom karışımı görüntülerle başka bir cep telefonuyla OrAn’a geri geldim.

 

Tekrar göle indim. Telefonun şarjı bitmek üzere olmalıydı; gerçi yedek pilim vardı ama o da yanımdaydı - her an "Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar arayınız" anonsunu duyabilirdim. Telefonumu her yüz metrede sadece bir kere çaldırıp dururken, geniş “S”ler çizip nefes sesi bile çıkarmazken, çook uzaklardan, yukarılarda bir yerlerden telefonumun sesini duydum. Koşa koşa o yokuşu tekrar tırmandım; artık telefonum dibimde çalıyordu ama ben hala onu  göremiyordum.

 

Derken oradan geçtiğimi hiç hatırlamadığım bir yerde, yüksek otların arasında gördüm keratayı (ve dövdüm dermişim) ve belki de dört kiloyu oracıkta vermiş olarak, sürünerek geri döndüm.

 

Ama hoşuma gitti bu iş;

yarın da Mamak Viyadüğü’nden aşağıya atayım şu telefonu,

sonra da ine çıka arayıp durayım,

geçen yaz aldığım blucine sığana kadar.

SUÇLU!...

 

düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

 

PANO'YA DÖNÜŞ