MANİFESTO

 

 

Elli santim uzunluğunda, on beş santim genişliğinde, iki santim kalınlığında bir tahtayı alıp odana girersin.

 

Bütün ciddi işler, "ya sonra?"lar, felaket senaryoları, ödeyemeyeceğin hesaplar kalır kapının ardında; dudağında bir ıslık, sen tahtanı zımparalarsın.

 

Matkabı "darbeli" konumuna getirir, ucuna da "on"luk duvar delme ucu takarsın. Çıkar yeşil sandalyenin üzerine, çalan telefona aldırmadan tavana iki delik açar, deliklere de çelik dübelleri çakarsın. Dübellerin içine iki sağlam halkayı vidalar, inip aşağıya tavandaki dünyanın sekizinci harikasına bakarsın

 

Sonra tahtanın köşelerine on üç santimlik bir halatın geçebileceği delikler açar, sırf matrak olsun diye çakıyla bir de kalp kazırsın.

 

Halatı deliklerden geçirip, düğüm atar, Bülent Ortaçgil'i dinlerken yine çıkıp yeşil sandalyeye, halatın öbür uçlarını tavandaki halkalara bağlarsın

 

 

... ve hazır olursun;

 

gerilerde kalmış,

gereksiz ayrılınmış,

avuçlarından kaymış,

göz göre göre çalınmış,

bundan sonraki hayatına...

 

 

** ** **

 

... ve başlarsın sallanmaya;

 

 

hani o ışıkları kapattığında pırıl pırıl parlayan yıldızlar yapıştırdığın tavanın

bir ucundan, öteki ucuna

 

... ve yumarsın gözlerini;

 

en güzel, en masum dönemin kucaklar seni, uçarak inerken aşağıya.

Pileli eteğiyle annen, yeni traş olmuş yanağıyla baban bekler,

yükselirken yukarıya.

 

Yılların arasından bir kuyruklu yıldız gibi kayarsın;

en kendin gibi, en cesur halinle,

en alman gereken kararları alırsın.

 

"O fikir" geliverir belki aklına;

daha hızlı, daha da hızlı sallanırsın.

 

Geri dönüşlü uzay yolculuğunda,

en renkli düşler yakıtın, bir asteroitten diğerine uçar,

bir başka diyarda, bir başka güneşle doğmuş çiçeği sularsın.

 

Belki ne kadar sevdiğini gözlerin kapalı, sırtın yere bakarken,

 

belki de sırt üstü düştüğün yerde, yıldızları sayarken anlarsın

 

 

ve atlayıp salıncağından,

 

        gerekeni yaparsın...

 

 

** ** **

 

Biz salıncak istiyoruz!

 

Biz,

fabrikalarda, floresan lambalı bürolarda, devlet dairelerinde demirbaşa kayıtlı,

basit salıncaklar istiyoruz.

 

Biz kendimize kavuşmak,

en rafine saatlerimizi ayırdığımız ortama ufacık bir renk katmak,

konsolide bütçede, iki dübel, iki halka,

kalp kazınmış tahta bir uzay aracı için ödenek istiyoruz.

 

Biz en ciddi kavgamızı salıncak sırasında yapmak;

 

bir zamanlar,

yani en "kendimiz" gibiyken “normal” olanın,

yeniden “normal” olmasını istiyoruz.

 

 

            Biz “kendimizi” geri istiyoruz!...

 

düş hekimi yalçın ergir   http://www.ergir.com

(fotoğrafta sallanan: Prof. Dr. Hamdi Akan)

 

 

POWERPOINT SUNUMU: http://www.dushekimi.com/manifesto_s.htm