- Öğretmenim; Metin kopya çekiyor...

Sevgili Metin Uca nihayet Epsilon Yayıncılık’tan kitabını çıkarttı.

 

Ve ben daha okumadım;

çünkü elektrikler kesildi, babaannemler yatıya geldi vs. vs..

 

Ama bakmamı söylediği yere, yani ‘Teşekkür’ yazısına daha kitapçıdan çıkmadan, hatta parasını ödemeden bakıp öyle aldım; yoksa daha ucuz yollara başvuracaktım. (Yakında ‘okudun mu?’ diye sorar şimdi;  içinde geçen anahtar kelimeleri, konusunu acilen mesaj olarak bekliyorum).

 

Metin, 1999 yılında Kanal 6’da her sabah ‘Metin Uca’yla Uyandım Türkiye’ programını sunuyor, bana da her sabah tam saat sekizde telefonla bağlanılıyor, ben de canlı olarak alternatif Ankara Gündemi’ni anlatıyordum.

 

Sokak sesi gelsin diye evde pijamalarla belime kadar pencereden sarkıyor, canlı yayında telefonda:

 

‘Şu anda Güven Park’ta oturuyorum, Kızılay’a adını veren sevimli Kızılay Binası, tepesindeki kıpkırmızı kocaman "ay"ıyla birlikte çoook uzaklara gitti. Önündeki havuzlu parka da çimento arabası devrildi. Havuzdaki bütün kuşların ayakları betonun içinde kaldı. Bütün kuşlar bir daha dönmemek üzere uçup gittiklerinde, ayaklarından bağlı oldukları havuzu da aldılar götürdüler, uzak diyarlara...’

 

gibi konuşmalar yapıyordum.

 

Fena halde rahatım kaçmıştı. Her sabah kapıcı ekmek, süt getirdiğinde çıt çıkartmamak zorundaydı, çünkü içeride pencereden düşmek üzere olan bir adam canlı yayındaydı ve Samanpazarı’nda minibüsün aynası çarpan, polisin parka çektiği uzay aracından falan bahsediyordu.

 

Bir gün balon pilotu arkadaşım İsmail Keremoğlu ile canlı yayını balondan yapmaya karar verdik. Rüzgarı ölçtük, biçtik, saat tam sekizde Kızılay’ın üzerinden geçebileceğimiz şekilde ODTÜ’nün arkasından havalandık. Ama rüzgar yön değiştirdi biz de canlı yayını bomboş Eymir Gölü’nün üzerindeyken yaptık.

 

Bir gece de asistanlık yıllarımdaki gibi çöp arabasına atlamıştım. Hem çöpleri toplamış hem de çöpçülerin unutulmaz öykülerini dinlemiştim; ertesi sabah yayında da çöpçülerin dertlerinden, ne kadar yıkanırlarsa yıkansınlar bir türlü çıkmayan kokularından bahsetmiştim.

 

Derken Metin’in Kanal 6 macerası bitmiş, ben de sabahları yeniden yüz kiloluk St. Bernard’ım ‘Minik’le Eymir’e gidebilmeye başlamıştım.

 

Ama bu yayınlar için her gece yazdığım senaryoların pek çoğu bir sene sonra çıkacak ilk kitabım 'Düş Hekimi'nin (1) sayfalarından bazılarını oluşturmuştu.

 

 

Aradan geçti yıllar;

Metin’le sıcak dostluğumuz hep sürdü

amaaaaa, ta ki Metin bu kitabı çıkartana kadar.

 

Ben öyle hayatı kopya çekme mekme anlamam – şimdi derrrhal kitabı piyasadan toplattırıyorum;

satanların, okuyacakların peşine de adam salıyorum;

 

gitsinler onun yerine adam gibi 'Düş Hekimi' kitaplarından alsınlar!

 

Kopyaymış;

hıh!...

 

Şimdi daha fazla saçmalamadan bunu panoma asmalı;

sonra da gidip bir arkadaşa kopya hazırlamalıyım...

 

(Bu vesile ile; daha önce kitaplarındaki sayfalara beni de ortak eden

canım dostum İkbal Gürpınar’a (‘İçimden Geldiği Gibi’ kitabında):

http://www.ergir.com/ikbal_gurpinar.htm

sevgili ‘İclal Aydın’a (‘Hayat Güzeldir’ kitabında):

http://www.ergir.com/iclal_aydin.htm

ve sevgili ‘Işık Kansu'ya da (‘Buza Yazılan Serüven’ kitabında)

sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum)

 

düş hekimi yalçın ergir   http://www.ergir.com

PANO'YA DÖNÜŞ