http://www.milliyet.com.tr/2003/09/09/yazar/civaoglu.html

 

09/09/2003 - SALI

 

   

Bir dünya masalı


       
    Medyada QQ472003 adlı göktaşının 21 Mart 2014'te dünyaya çarpacağı haberleri... Bunun anlamı "kıyamet..."
    Daha önce de 2 kez kıyamet kopmuş.
    Dinozorların, dev kuşların yok oluşuna neden, gökten düşen 10 kilometre çaplı bir mega taşmış.
    Dünya sabıkalı.
    Kıyamet dosyasını Dr. Yalçın Ergir'den yansıtıyorum(1).
    Bundan 4 milyar 600 milyon yıl önce, eriyik bir kitle vardı. Bağrından koptuğu anasının yörüngesinde, alevler içerisinde dolanıp duruyordu.
    800 milyon yıl geçmesi gerekti azıcık soğuması, kendine gelebilmesi için. Sonra geçirdiği 1 milyar yıl boyunca yalnızdı. Yılbaşlarını kutlayacak dostu hiç olmadı o aralar. Havada kesif bir amonyak, metan kokusuyla birbirini kovaladı 100 milyon yıllar.
    Daha sonra nerden geldiği bilinmez bir konuğu oldu; bir canlı= bir bakteri (cyanobacteria)... Artık üzerinde bir hayat, bir kader ortağı vardı. Bu bakteriler milyarlarca sene sürecek hayatlarına ve fotosentezle falan kitleler oluşturmaya başlamışlardı.
    Zaman su gibi akıp gidiyordu. Günümüze 2 milyar 600 milyon yıl kala karalar da oluşuyordu.
    Bir 800 milyon yıl daha... Artık sahnede Eukaryotic hücreler de vardı. Hani şu hayvanları, bitkileri, mantarları oluşturan hücreler.
    1 milyar 300 milyon yıl daha geçiverdi. Çok hücreli hayvanlar, deniz yaratıkları boy göstermeye başlamışlardı.
    Şunun şurasında günümüze 434 milyon yıl kalmıştı.
    Eli kulağındaydı Galatasaray'ın Avrupa şampiyonlar süper kupasını almasının. Kıtalararası karşılaşmalar olmuyordu; çünkü kocaman tek bir süper kıta vardı: Gondwana. Kuzey yarım küre tamamen okyanustu.
   
   

İlk yok oluş

    Daha sonra Gondwana kuzeye doğru hareket edince, muazzam buzullar oluştu. Deniz suyu seviyesi düştü ve zar zor oluşmuş canlıların yüzde 60'ı telef oldu. Bu yeryüzündeki ve denizlerdeki canlıların yediği ilk büyük darbeydi.
    Zamanla, günümüze 400 milyon yıl kala hava sıcaklıkları mevsim normallerine geldi, istikrar sonucu denizler yeniden yükseldi ve ilk çenesiz balıklar ortaya çıktı.
    Artık tohumlu bitkiler, ormancıklar da görülmeye başladığında, mangallarını devirecek, izmaritlerini atıp onları yakacak magandaların ortaya çıkmasına daha 354 milyon yıl vardı.
    Örümceklerin atası kanatsız böcekler de, bu devirde bir terlik darbesiyle ezilmeden, mesut, mutlu yaşayıp gidiyorlardı.
   
   

2. Kıyamet; ilk göktaşı

    Derken tüm canlıların yüzde 70'inin telef olduğu ikinci büyük darbe geldi çattı. Bu darbe ne kötü yönetim, ne de ekonomik istikrarsızlık sonucu ortaya çıkmıştı. Dünyaya freni patlamış bir asteroit çarpmıştı. Asteroidin hangi ülkeye kafadan geçirdiği hakkında muhtelif görüşler var.
    100 milyon yıl daha geçti. Carboniferous döneminde her tarafta buzullar oluşurken, buzulların ve suyun basınçla altında kalan ormancık bölgelerinde günümüzün kömür havzaları oluştu. İşte 286 milyon yıl sonra, o kömür havzaları yüzünden çıktı ilk dünya savaşı, döndü ağır sanayi çarkları.
   
   

Jurassic dönemi

    Şunun şurasında, 250 milyon yılcık kalmışken; permian döneminde üçüncü ve en büyük darbe geldi. Deniz seviyesi en az 150 metre düştü. Günümüzdeki St. Helens Yanardağı'nın patlamasından 1 milyon misli volkanik patlamalar oldu. Güneş müneş gözükmez oldu. Kapkara yeryüzü seraya döndü ve deniz canlılarının yüzde 97'si, kara vertebralarının yüzde 75'i, yapraklı kara bitkilerinin yüzde 97'si bağıra bağıra yok oldu.
    Bu badireyi atlatanlardan yeni türler, yeni bitkiler, yeni sürüngenler gelişti.
    Ve 213 milyon yıl önce muhteşem bir dönem başladı; Jurassic dönem... Çeşit çeşit dinozorlar türedi. Dünya, Spielberg filmlerine dönmüştü. Dev yaratıkların, dev deniz mahluklarının, dev kuşların birbirini yediği efsane dönem olarak ders kitaplarındaki ve bilimkurgu filmlerindeki yerini aldı.
    ....
    Ya sonra?
    Arkası yarın.
    ....
    (1) Düş Hekimi: Dr. Yalçın Ergir, Çınar Yayınları, 2002
   
    g.civaoglu@milliyet.com.tr

 

 

 

http://www.milliyet.com.tr/2003/09/10/yazar/civaoglu.html

 

10/09/2003 - ÇARŞAMBA

 

   

Bir dünya masalı (2)


       
    Onu da atlatırsak torunlarımızın torunları buzul çağının başlarında bulacak kendilerini... Tatil rehaveti ve Dr. Yalçın Ergir ile dünden devam.
   
   

2. göktaşı Meksika'yı vurdu

    Çeşit çeşit böcekler, çiçekli bitkiler, modern memeliler ortaya çıkarken, yüz binlerce senede bir görülen bir darbe daha geldi.
    10 kilometre çapında olduğu sanılan bir asteroid, şimdiki Meksika'nın Yucatan Körfezi dolaylarına çarptı. Tarifi olanaksız çarpma, buharlaşan kayalar, şok dalgalarıyla dünyanın diğer tarafında harekete geçen volkanlar, havalanan toz ve kil tabakasıyla kaplanıveren atmosfer, kararan - soğuyan dünya...
    Sonuç: Güzelim dinozorların sonu...
    Günümüze 66 milyon yıl kala memeliler, çeşit çeşit bitkiler, ilk atlar, Moby Dick'in ataları, film değil, yaşam sahnesindeydiler.
    Oligocene, Miocene, Pliocene dönemleri birbirini takip etti. Kimler geldi kimler geçti; ne memeliler, ne primatlar, ne hominidisler, ne homohabilisler... Ve gelindi 1 milyon 800 bin yıl öncesine, dördüncü jeolojik devre...
    Dünyanın güneşe göre astronomik pozisyonunun değişmesiyle korkunç bir buzul çağı dönemi başlamıştı. Buzullar, Avrupa'nın Asya'nın ve Kuzey Amerika'nın büyük bir kısmını kaplamıştı. Yıllık sıcaklık ortalamaları sıfır derecenin çok altlarındaydı. Ara sıra ılık dönemler de olmuyor değildi; ama buzul dönemleri 100 bin yıl sürüyorsa, ılık dönemler sadece 10 bin yılcık sürüyordu.
    Pleistocene döneminde artık ilkel insan da ortaya çıkmıştı. Henüz modern değildi. Daha Kazıklı Voyvoda'lara, toplama kampları fırınlarında yakmalara, kimyasal - biyolojik ve nükleer silahlara on binlerce yıl vardı.
    Günümüze 10 bin yıl kala, son buzul dönemi bitip, ılık Holocene başladığında, yeryüzü asteroidden beter bir belayla, insanın evrimleşmişi ile tanıştı: Homosapiens.
   
   

Ve işte medeniyet

    Ve medeniyet başladı. Gerisini biliyorsunuz. İki buzul dönemi arasındaki 10 bin yıllık kısacık ılık dönemin sonlarındayız. Havalar gene sapıtmaya, buzullar gene oynamaya başladı. 100 bin yıllık buzul çağına, yok oluşa yaklaşıyoruz.
    Ömrünüz, şu anda "küresel ısınma var" diye dövünürken, ardından mutlaka gelecek uzun buzul çağını görmeye, şu bir derecelik ısınmanın kıymetini anlamaya, ondan korkmamaya yetmez.
    Belki şu anda bunaltan hayat pahalılığından, dönüp duran dolaplardan, aslında milyarlarca yıldır yaşamaya uygun yegane minicik, mikroskobik koşullarda ve zaman dilimciğinde olduğumuzu yani bu müthiş şansı anlamaya da yetmez.
    Kıtalar yükselmeye, hareket etmeye, dünyanın dikey aksı, güneşin etrafındaki yörüngesini değiştirmeye devam edecek. Kaçınılmaz olarak ekinoks - yani güneş ışınlarının ekvatora dik olarak geldiği, gece ile gündüzün eşit olduğu tarihler yine değişecek, Fikret Kızılok'un ölümü artık bir ekinoks gecesine denk gelmeyecek.
    İçinde bulunduğumuz ılık dönemden on misli daha uzun sürecek bir buzul çağı daha mutlaka gelecek.
    Belki Hasan Dağı patlayacak, belki yıldızlı bir gecede komşunun bahçesine üzerine Küçük Prensi'yle bir asteroid düşüverecek.
    Dinozorlara bile yar olmamış yeryüzünde, bizim de neslimiz tükenip gidiverecek, fosillerimiz bulunacak kuruttuğumuz nehir yataklarında, mars çiçeği tarlalarında.
    .....
    Merhaba sizlere
    Bir gün duracak dünyamızdan
    Bugün de çarpan yüreklere
    Doğan güneşe, yıldızlı gecelere
    Şu minicik zaman diliminde
    Hala gönderebilirken
    Sevgiler hepinize...
    .....
    Tatilde böyle bazı satırlar okumak iyi gelmişti. Paylaşmak istedim.
   
    g.civaoglu@milliyet.com.tr
 

 

http://www.ergir.com