fonda çalan midi: moon river
NİLGÜN
Kurmalı babaanne saatimi yaşlı tamirciye vermiş, sohbet etmekten hasta randevuma gecikmiş; yakam paçam dağılmış koşarak Bülten Sokak'a dalmıştım.
Güpegündüz sokağın başındaydı. Hiçbir özelliği yoktu; ne hilal, ne de dolunaydı. Başını kaldırıp bir bakan da yoktu; herkes günlük telaşındaydı.
Yakalanmıştı; bence o da mutluydu - Ay bana kalmıştı.
Akşam çıktığımda yine karşımda, bu kez de sokağın öteki ucundaydı. Başım yukarıda, nereye baktığıma bakan kestaneciyle ona bakarken, geçenlerde sevgili Nilgün Ilgaz'ın anlattığı bir anı aklımdaydı.
Nilgün küçücük bir çocukken Ay'a gidilmişti; bir adam Ay'da küçük, ama insanlık için çok büyük bir adım atmıştı
ve Dünya'nın Karadeniz Ereğlisi'nde, radyodan nefes sesi çıkarmadan bu adımın atılışını dinleyen küçük Nilgün ertesi gün: "Ay'a gitmek istediğine" dair NASA'ya bir mektup yazmıştı.
Derken aradan zaman geçmiş; bir gün postacı Amerika'dan gönderilmiş bir zarf getirmişti: "Ay'a gidecekler sıralamasına onuncu olarak kaydınız yapılmıştır."
Yani Karadeniz Ereğlisi'nde, bir okul dönüşü kendisine:
- "Hadi hazırlan; Ay'a gidiyoruz" denmişti.
O gece çok zor; hep aya bakarak, hep planlar yaparak, hep giderken yanına alacaklarını düşünerek geçmişti.
Dokuz kişi sonra, postacı elbet bir zarf daha getirecekti; annesi iki gözü iki çeşme geçirmeye gelirken onu hangi astronota emanet edecekti. Sefertasını Apollo'ya nasıl gizlice sokacak, Ay'a sağ salim vardığını nasıl haber verecekti.
Babası okula yazacağı tezkerede belki de: - "Kızım Ay'a gideceğinden, mazeretine binaen derslerine sekiz gün devam edemeyecektir; bilgilerinize arz ederim" mi diyecekti?
İngilizceye, rakamları 10'dan 0'a doğru tersten saymayı öğrenerek başlayacak, kimseyle konuşmayacaktı.
Hayırlısıyla Karadeniz Ereğlisi'ne döndüğünde "bütün gezegenler, güneş sistemi" ondan sorulacak; müthiş havası olacaktı. Mahallede anket defterleri doldurulurken; "En sevdiğiniz Yerli Artist?" sorusunun altındaki: "En Unutamadığınız Yolculuk?"a cevap olarak: "Hiç unutamam; bir keresinde Ay'a gitmiştim..." diye başlayan satırlar yazacaktı.
Bir an önce bavulunu toplamalı; ardından uyumalı, uykusunu almalı, her an çalabilecek kapıya hazır olmalıydı.
Derken geçti nice aylar; ne bir zarf, ne de bir haber getirdi aradan geçiiip giden yıllar...
** ** **
Az sona NASA'ya uydular aracılığıyla bir mesaj atacağım ve kendilerinden hesap soracağım:
- "Bizim Nilgün'ün bir sıra işi vardı; n'ooldu?" diyeceğim.
"Best Regards..." diye bitirirken satırlarımı, araya senatörden torpilli, kaynak adam alıp almadıklarını öğreneceğim.
Ve hiç merak etmesin; hala bu kadar isterken, elimizde kapı gibi belge varken, onu uzay gemisine bindirip, kilometrelerce genişliğinde bir nehirden Nilgün’ü Ay'a göndereceğim...
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
editörün notu: http://www.ergir.com/saatli/ayin_aydinlik_yuzu.htm adresinde de Düş Hekimi - 3 kitabından bir yazının fotoğrafını göreceksiniz; yani güneş 06:23'te "Doğan Güneş'in Evi"nden (Hüseyin Gazi Tepesi'nden) doğmadan altı saat kırk üç dakika önce, yani Küçük Pertev'i, sokak köpeği Max'ın yanına uğurlamamdan yedi saat önce çekilmiş bir fotoğrafı... ("Küçük Pertev" sunum: http://ergir.com/kucukpertev.htm )
|