GARSON KIZ ANNIE
( bir EURYTHMICS masalı )
Bugün size tatlı düşlerin gerçek öyküsünü, Aberdeen’li garson kız Annie’yi, kalbiyle oynayan meleğini, aşkın mucizesini anlatacağım.
Annie, 1954’de “Cesur Yürek” Wallace’in ülkesi İskoçya’nın Aberdeen liman şehrinde doğdu. Annesi bir okulda aşçı, babası tersanede gemi kazanı işçisiydi. Dar gelirlerine rağmen iyi sayılabilecek bir okula gidiyordu. Müzikle, babasının üç yaşındayken aldığı oyuncak piyano ile başlayan dostluğu, okulun piyanosu, korosu, daha sonra da flüt ile devam ediyordu. Genç kızlığa adım attığında babası erkekler konusunda göz açtırmazken küçük partilerde DJ’lik yapıyor, bol bol Procol Harum’un “A Whiter Shade of Pale” ini çalıyordu.
On yedi yaşındaydı; müzik aşkıyla kendisini Londra’da çok prestijli bir okul olan Royal Academy of Music’de öğrenci olarak bulmuştu.
Bu bir işçi ailesi için çok ağır bir ekonomik yüktü ama bu okuldan mezuniyet için her türlü fedakarlığa razı olacakları erişilmiş bir düştü. Zaten Annie’de yaz tatillerinde Aberdeen balık halinde çalışarak ağır eğitim giderine katkıda bulunmaya çalışıyordu.
Akademi, Kral 6. George’un kurduğu çok ciddi ve soğuk bir ortamdı. Klasik müziğe sabitlenmiş, acımasız bir yarış, klikler, negatif enerji hakimiyetinde bir okuldu. Erkeklerin çoğu eşcinsel, kızların çoğu kendisini aynada Maria Callas olarak gören sünepelerdi.
Yaratıcılık hiç prim yapmıyor, gittikçe flüt çalan bir robota dönüştüğünü hissediyordu. Babası bu tatminsizliğine hoş bakmıyor, okulu mutlaka bitirmesi için baskı yapıyordu. Gerginliği had safhadaydı, sanki kırık camın üzerinde yürüyordu. Bırakmanın korkaklık olacağını düşünürken en cesur adımını attı ve oda arkadaşı, Annie’nin çok etkilendiği Stevie Wonder kasetini dinlerken çekip gitti, kendisini bilinmez rüyaların kollarına attı.
** ** **
Evinden yüzlerce kilometre uzakta, artık ailesinin yanına dönemeyen bir genç kızdı. Geçimini önce bir kitapcıda çalışarak, sonra da Londra’nın bir kenar semtinde garsonluk yaparak sağlamaya başladı. Bir yandan da Joni Mitchell etkisinde şarkı sözleri yazıyor, küçük bir grupta solistlik yapıyordu. Küçük, tek yataklı bir odada kalıyor; hafta sonlarında bit pazarında kullanılmış giysiler satıyordu. İşte burada kullanılmış plaklar satan Paul Jacobs ile tanışıp arkadaş oldu. Paul’e küçük orgu eşliğinde şarkılarını dinletiyordu.
Bir gün Paul, Annie’nin çalıştığı lokantaya, gitar çalan bir arkadaşıyla geldi; Dave. Lokanta sahibi bu gelen arkadaşların serseri tiplerinden hiç hoşlanmamıştı. Dave 14 yaşındayken bir müzik grubuna takılıp evinden ayrılmış bir daha da geri dönmemişti. Başına bin bir macera gelmiş, uyuşturucular da dahil olmak üzere bin bir bataklıktan geçmişti. Fakat Dave sıradışı bir dehaydı.
Dave, garson kız Annie ile tanıştırıldığı an ilk sözünü söyledi:
- Benimle evlenir misin?
** ** **
Annie bu damdan düşmüş teklife sıcak bakmadı ama beraber olmaya başladılar. Dave farkındaydı; yanındaki kız çok büyük bir şarkıcıydı.
Önce kendilerine Catch sonra da Tourists adını takıp beraber şarkılar yapmaya başladılar. Artık büyük bir aşkın da içindeydiler.
Annie’nin küçükken öğrendiği, çocuklara dans eşliğinde müzik öğreten bir metottan esinlenerek, kendilerine yeni bir isim taktılar ve adları sonsuza kadar bu kelimeyle özdeşti : EURYTHMICS.
Dave borç harç bir mikser, kayıt cihazı ve iki mikrofon aldı. Kimi zaman komşularının piyanosunun içerisine mikrofonu sallandırarak, kimi zaman su dolu şarap kadehleriyle sabahlara kadar kayıtlar yapıyorlardı. Kayıtlara başlamak için komşu kereste atölyesindeki makine seslerinin kesilmesini bekliyorlardı.
Annie’nin her şeyden ümidini kestiği bir sabaha karşı Dave bir davul ritmi çalmaya başladı ve o anda doğaçlama şekilde sözler Annie’nin ağzından dökülüverdi:
... tatlı rüyalar bundan yapılmıştır ben kimim ki karşı çıkayım...
Ve dünyayı kollarına alacak “Sweet Dreams Are Made of This” şarkısı dünyaya geldi. Dünya siyasetinde Reagan rüzgarları eserken, müzik listelerinde de Eurythmics kasırgası vardı. Parça, Amerika listelerinde 1 numara, İngiltere listelerinde 2 numaraya kadar çıktı. Kereste atölyesininin yanından altın plaklı bir albüm çıkmıştı.
Bu arada aşkları bitti. Şöhreti yakaladıktan sonra biten aşkların dünyasında, biten aşklarından sonra şöhret olmuşlardı.
Yıllar, albümler, konser turları birbirini kovaladı. Eurythmics 80’li yılların müziğine ismini kazıdı. Grammy ödülünde, MTV’de, dünya listelerinde hep bu oğlan çocuğu görünümlü kız ve sakallı çingene yer almaktaydılar.
Tatlı düşlerin bir karesinde, Annie’nin Royal Akademi’den ayrılırken arkadaşının dinlediği Stevie Wonder’la “There Must Be An Angel – playing with my heart”ı (kalbimle oynayan bir melek olmalı) beraber okuyuşları oluşturuyordu. Acaba okulu terk ederken oda arkadaşına bir gün Stevie Wonder’la beraber şarkı söyleyeceğini söylese, o da gülmekten okuldan atılır mıydı?
Bu şarkı da İngiltere listelerinde 1 numaraya yerleşti.
Annie bu arada hep hayranı olduğu soul kraliçesi Aretha Franklin ve Elvis Costello ile de parçalar söyledi.
Plaklar platine dönüşürken tatlı düşler de kabusa dönüşmeye başladı. Bu kadar konserden, Annie’nin boğazında şarkı söylemesini yasaklatacak nodüller oluştu. Artık MTV’nin müzik ödülleri dağıtımında bile şarkılarını playback eşliğinde okuyorlardı. Boğazındaki problem Bob Geldof’un Afrika’daki açlar için düzenlediği 20. yüzyılın en büyük müzik organizasyonu Live Aid konserinde yer alamamasına da neden oldu.
Sonunda Kolombiya’daki volkan patlamasıyla beraber tekrar sahnelere geri döndü, hem de ne dönmek. Çocukluğunda hayran hayran dinlediği Bob Dylan’la birlikte aynı sahnede “knock – knock” aynı cennetin kapılarını çalıyorlardı. Yeni albümleri “Revenge”, geride kalan kabusun intikamını alır gibi listelerin tepelerini zorlarken; albümden Miracle of Love, illüzyonlar dünyasında, kilitlenmiş kalpleri açan yepyeni bir başlangıç oluyordu.
Aşkın mucizesi, özel yaşamlarını da alt üst ediyordu. Önce Dave, eski Bananarama - ileride İngiltere listelerinde 1 numaraya yükselecek ”Stay”i söyleyen Shaekspeare’s Sister Siobhan Fahey ile evleniyor, ardından da Annie, Japonya’da, gösterime hiç giremeyecek Eurythmics belgeselini çeken İsrail’li yönetmen Uri Fruchtman ile evleniyordu.
Uzun yollar, uzun turlardan sonra Fransa’da bir şatoya kapandılar ve yeniden köklerine döndükleri Savage (yabani) albümünü yaptılar. Artık canlı Rock’n Roll'dan uzakta, yeniden elektronik stüdyo müziğinin kollarındaydılar. Müzikleri Dave yapsa da, albüm tam bir Annie albümüydü.
1988’de Wembley Stadyumu’nu hınca hınç dolduranlar ayakta, Nelson Mandela ile sahnedeki Aberdeen’li garson kızı ve yanındaki şeytanı alkışlıyordu. Alkışlar büyük ihtimalle Royal Academy’den de, taa Güney Afrika’dan da duyuluyordu.
Tersane işçisinin kızı, bu büyük gururu da o sene duydu, yeni doğmuş bebeğini kaybetmenin acısını da...
Annie o sene Greenpeace için yapılan bir albümde de yer aldı. 1989’da Eurythmics’in “We Too Are One” albümü: “Biz de Tekiz” dediyse de, bu “Tek”in ikiye bölündüğü ve on sene bir araya gelemediği albüm oldu.
** ** **
Yolları ayrıldı. Tamamen akustik olarak yapacakları albüm de kalmıştı. Dave başka gruplarla turnelere çıkmaya başlamış, derin blues müzik hakkında dokümanter çalışmalara başlamıştı. Annie ise Lola’yı doğurdu – bu sefer mutluydu.
Dave,
daha sonra Pink Floyd’a, Aretha Franklin’e, Van Morrison’a eşlik edecek
olan, klibini ve kendisini seyretmeye doyamadığım güzel saksafoncu
Candy Dulfer ile muhteşem Lily Was Here’i yaptı. Dave Stewart adı, Mick
Jagger, Bob Dylan, Sinead O'Connor’la, en iyi prodüktör,
en
iyi söz yazarı ödülleriyle çağrıştı. Lokantacının tipini beğenmediği
serserinin görsel yapıtları, Paris Modern Sanatlar Müzesi’nde, Saatchi Gallery’de,
New York Whitney Müzesinde ve Londra’daki Tate Gallery’de yer aldı. Çektiği
fotoğraflar dev gazetelerde, magazinlerde, uluslararası şirketlerin
reklam panolarında boy gösterirken, yönettiği “Honest” filmi Cannes Film
Festivali’nde bir kültür klasiği olarak yerini aldı.
Genel kanıya göre Annie bitmişti; deha Dave olmayınca Annie bir hiçti.
Hiç de “hiç” değildi. Yine sahnedeydi Londra’da Freddie Mercury ve David Bowie ile, Sopot’da, Montreaux’de, MTV’de, her yerde Annie vardı.
Ve 1992’de Diva geldi. Annie’nin ilk solo albümü. Why? ile sorguluyordu albümün açılış parçası “Ölmek kolay, beni ölümden korkutan, yaşamak” diyordu Diva. İngiltere listelerinde 1 numaradaydı bir zamanlar balık halinde balık, bit pazarlarında ikinci el giysi satan İskoç Külkedisi.
Britt Awards, Grammy, Gary Oldman’ın Dracula’sına müzik, MTV Unplugged, ödüller, ödüller, ödüller...
1995’de Medusa çıktı piyasaya. Bu albümde Aberdeen’li genç bir kızın, DJ’lik yaparken boyuna çaldığı bir şarkıyı yorumluyordu: A Whiter Shade of Pale. Tatlı düşler devam ediyordu. Artık Annie’yi evinde kocası Uri ve küçük kızı Lola’dan başka bir de yeni doğmuş Tali bekliyordu.
Medusa, Diva kadar satmasa da, Annie yine Britt Awards, Grammy ödül törenlerinde elinde ödülüyle kameralara poz veriyordu. Albümü de çıkan ücretsiz Central Park konseri bu döneme rastlar.
Annie, bir gün garsonluk yaptığı lokantadaki gibi, plak şirketi sahibi ortak bir arkadaşlarının emekliliğe ayrılma partisinde Dave ile karşılaştı. Bu sefer pat diye “benimle evlenir misin?” denmedi ama partiden sonra tekrar beraberdiler. Bir yandan kansere karşı savaş veren organizasyonların yararına - yıllar sonra ilk defa Eurythmics olarak - konser verirlerken, bir yandan da dünyanın endüstriyel çöplük olmamasına kendilerini adamış çevre örgütlerinin ve uluslararası insan hakları savunucularının yanında aktif rol alıyorlardı.
Dave’in stüdyosunda harıl harıl “Peace” albümünü hazırlamaya koyuldular. On yıl sonra ilk defa birlikte çıkarttıkları bu 1999 albümünde, çevre sorunlarına duyarlılıkları iyice ön plana çıkıyor, dünyamızı tehdit eden unsurlara karşı, bir jenerasyonun duyarsızlığını dile getiriyorlardı. Nitekim albümün tüm geliri de çevre ve insan hakları örgütlerine bağışlandı.
İngiltere listelerinin üst sıraları yine bu iki serseri ruhundu. O arada Dave’in elinden tuttuğu Natalie Imbruglia da “Torn” ile dünya listelerini zorluyordu.
O gün dünyayı kurtaranların, “I Saved the World Today” klipini izlerken neler hissettiğimi sizlere anlatmam çok güç. Çok özlediğim dostlarımdı yıllar sonra karşıma yeniden çıkanlar; bana, dünyada onca aç varken bizim ihtiyacımızın çok daha fazla sahip olduğumuzu hatırlatanlar, herkesin mutluluğuyla mutlu olmaktan dem vuranlar.
Mayıs ayında Dusseldorf’da yıllık Eurythmics Hayranları Kurultayı var.
Dave Stewart şu anda kim bilir nerelerde. Annie Lennox’a gelince; mutlaka kalbiyle oynayan bir melekle konuşuyordur.
Annie de, Dave de eşlerinden ayrıldılar.
Aşkın mucizesi bu, belli mi olur; belki bir sokak ortasında, belki de bir Jean Reno filmi çıkışında yeniden karşılaşırlar.
Bugünlerde gittiğiniz bir lokantada yüreğinizden pat diye bir evlenme teklifi geçerse, bizim için, çocuklarımız için, sakın ertelemeyin, vazgeçmeyin; yorgun dünyamızın yeni düşlere daha çoook ihtiyacı var.
** ** **
İşte okuduğunuz gibi; tatlı rüyalar bundan yapılmıştır ben kimim ki karşı çıkayım?
dünyayı ve yedi denizi dolaştım herkes bir şeyleri arıyor
kimisi seni kullanmak istiyor kimisi senin tarafından kullanılmak kimisi seni kötüye kullanmak kimisi kötüye kullanılmak
dik tutun başınızı; dik tutmayı da sürdürün...
- devamı (eminim) gelecek... -
düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
** ** **
uyku kardeşin, cennetin kapılarını “tak-tak” çalmadığı bir gece, yumup da gözlerinizi, “ I Saved the World Today”i “tekrar” modunda dinlediğinizde göreceksiniz, nerelere, nerelere gittiğinizi; tatlı düşler, - renkli yolculuklar -
**
** **
bu
yazının kardeşi “Pattie”=
http://www.ergir.com/saatli/PATTIE.htm
|