Her şey, ama HER ŞEY emek ister...

 

Her şey, ama HER ŞEY emek ister...

 

Hiçbir emek boşa gitmez, ama hiçbiri. Gitmiş gibi gözükse de, farkına varılmadan ölünse de.

 

Sevişmek de emek ister, dövüşmek de, öğrenmek de, öğretmek de, ulaşmak da...

 

En kolay gözden çıkarttıklarındır, sana sunulmuş olanlar, hazıra kondukların, bir damla ter dökmeni gerektirmeyenler.

 

Belki daha "sana ait"tir;

pili her an bitebilecek radyonda nihayet bulabildiğin bir cızırtılı kanal - yanında zaten dinlemen için açılmış her daim açık,

pırıl pırıl yayından,

tıklım tıklım otobusle varabildiğin - bir "gönder" tuşuyla ulaştığından,

parmaklarınla bulduğun toplam - bilgisayarındaki karmaşık sonuçtan,

ya da kaçırdığın kız - "evlen" diye tutturulandan.

 

Bu yüzden en değerli hediyelerdir; eğri büğrü de olsa, kusurlu da olsa, bir emek, bir yürek ürünü olanlar, bir parmağın izi

gibi, ilmik ilmik elde dokunmuş bir halı gibi eşi bulunmayanlar.

 

Bu yüzden en değerli ilişkilerdir; başta olmasa bile, sürdürülmesi çaba gerekentirenler.

 

Bu yüzden bir öpücükten, bir horoz sesinden sonraki en güzel uyanıştır;

bir zahmet kurmazsan çalışamayacak,

sabaha kadar tik taklarla düşlerini bekleyecek bir çıngıraklı saatle uyanmak (ve onu duvara atip, zembereklerini toplamak).

 

Ulus'tan, el yazısı tabelasındaki “A”sı eğri yazılmış bir saatçiden, pazarlıkla çıngıraklı bir saat aldim; pili kalbim olan, her gün

benimle doğan.

 

Her şey, ama HER ŞEY emek ister.

Uyumak bile, uyanmak bile emek ister.

Yaşamak da emek ister,

adam gibi yaşayarak ölmek de emek ister.

 

düş hekimi yalçın ergir  http://www.ergir.com