KALİFORNİYA DÜŞÜ – İSTANBUL KABUSU (böyle bir günde)
fotoğraf: Elliot Erwitt California 1955
“Kaliforniya Düşü”; ATLAS Dergisi’nin kapağındaki başlık. Aslında; içindeki yazı; Kaliforniya
kıyılarında, suyun altındaki bir ormanı; üzerinde plaj çocuklarının dev dalgalarda surf yaptığı,
dev
gövdeli yosunları anlatıyor.
Ama bu başlık; Pigalle’de, dayandığı duvardan, “Monsieur?” diye göz kırpan hatun gibi; çekip
alıveriyor loş odalara. “Beach Boys”un, “The Mamas & The Papas”ın “California Dreaming”i, bir taş gibi
kayıyor
ruhumun
maviliklerinde; pencerenin dışında kahverengi yapraklar, böyle bir günde.
** ** **
“Tüm yapraklar kahverengi ve gökyüzü gri. Bir kış günü, yürüyordum.
Eğer Los Angeles’da olsaydım, emniyette ve ısınmış olacaktım.
Kaliforniya düşü; böyle bir kış gününde...
Yolda, önünden geçtiğim bir kilisenin önünde durdum.
Dizlerimin üzerine çöktüm ve dua ediyormuş gibi yaptım.
Rahibin, soğuğu sevdiğini bilirsin; benim burada kalacağımı biliyor.
Eğer “o”na söylemeseydim, bugün ayrılabilirdim.
Kaliforniya düşü; böyle bir kış gününde...
**
** **
Kaliforniya. Amerikan mitolojisinin, düşün; gerçeğe ya da hüsrana dönüşünün; “batıya git !”inin
son
noktasıdır.
Büyük, büyük bir deniz başlar; isimsiz bir at gibi vardığın en batıda. Akşam olduğunda güneşi
bir lokmada yutuveren kocaman bir deniz. Kıpkırmızı yanıp tutuşur güneş; boğulmadan az önce.
Ve
“coss” diye gömülür sulara; ertesi gün doğudan, küllerinden yeniden doğmak
üzere.
Güneşin ardındaki, kocaman denizin öbür yakasındaki çekik gözlüler için de bir düştür Kaliforniya;
"doğuya git !"in ilk noktasıdır, soğuk bir kış gününde. Adım adım değil, kulaç kulaç gidilmiştir
karşıdaki
altın pencereli eve;
kurmak üzere...
Kimisi
için düş, kimisi için bir kabustur Kaliforniya.
Kaliforniya
düşü, “demir at”tır altın tarlalarına varan.
“Altına
Hücum”dur; on barakalı, on altı köpekli Dogtown’da başlayan.
Levi
Strauss’un ta kendisidir.
Hollywood
Gezegeni’dir; şu anda kuleye dalan uçak animasyonları hazırlayan.
Doğal
afetlerdir; yalayıp yutan, bir silkinişte yıkan, uçuran, boğan.
Silikon
Vadisi ve kumsaldaki kepçesidir; kamyonunu dolduran.
Yeşil
çuhada, kırmızıda, siyahta, tek kolda aranan bol ışıklı Amerikan Rüyası’dır
Cinsel
yelpazenin, ırkların bütün renkleri; yüzyılın sonundaki büyük yağma;
adaletin
terazisindeki büyük şaşmadır kimi zaman.
“Saçlarına
çiçekler takıp gelen” çiçek çocuklarını karşılayan ve onları uyuşturan;
üniversite
duvarlarında artık “aşk yapma
para yap” a dönüşmüş, “savaşma aşk yap” sloganlarıdır.
Azalmakta
olan nüfusuyla; saçları dökülmüşleri, çiçekleri solmuşları, düşleri
tükenmişleri,
cebinde
yüz doları olmadığı için artık kime, neye güveneceğini okuyamayanları
uğurlayan bir yıldız;
kazıdığında
kaybettiğin bir yaldız imparatorluğudur.
Yıllarca
ümit olmuş, rüya olmuş İstanbul gibi.
Daracık sokaklarda, eski evler arasına don asanları,
aşağıda;
kahverengi yaprakların üzerinde aç sefil dolaşanları,
köyünde,
kasabasında bir olabilse; emniyette ve ısınmış olacakları,
diz
çöküp emekleyenleri,
parasız
cebiyle bomboş bakanları,
cebinde
yapıştırıcı; bombok bakanları,
un
ufak olmuşları, en ufak olmuşları,
dolmuştan
inip, kırmızı kamyona doluşanları,
Doğu,
Toros, Kurtalan Ekspresi yolcularını
uğurlayacak;
ardında
saçılmış peçeteler, yakılmış ceketler,
tükenmiş
düşler, dökülmüş dişler kalacak,
adı
depremle anılan;
taşı
toprağı değil ama;
diğer
altı tepesindeki pencereleri altın,
“Küçük
Cezve”nin “Ah Güzel İstanbul”u gibi...
düş
hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
(The Mamas & The Papas'dan “California Dreaming” + sözleri;
http://www.leontune.com/california.htm adresinde (WMA formatında)